ÇOK PARÇALANMIŞLIK, BAĞIMSIZLIK SORUNU, ULUSAL KONGRE
Kurdistan çoğrafyası beş ülke arasında, Doğu Kurdistan 16.yy da, diğer parçalar ise 19.yy başında bölünmüştür. Kurdistan sadece coğrafi olarak bölünmemiştir. Her parçadaki Kürt halkı, bir diğer bir parçadaki Kürt'ten farklı asimilasyon, sindirme, talan, yıkımla dipsiz kuyulara atılarak beyni parçalanmış, her bir işgalcisinin kirli kültürü ile bütünleştirilmeye zorlanmıştır.
Türkiye işgalindeki Kuzey Kürtleri, onlarca isyana rağmen, en küçük köyüne dahi işgalcinin okulunu, medyasını, kültürünün gelmesine engel olamamıştır. Dayatılan asimilasyoncu kültürün yanında, diğer tüm kurum ve kuruluşuyla hedeflenen düzeye kısmende olsa ulaşmıştır. Bu kirlilik içinde ortaya çıkan farklı görüşlerdeki Kürt hareketleride, bu kirlenmişlikten payını alarak ortaya çıktı.
Bir halka kökten kirletilmek dayatılmışsa,temiz kalanın az olması olağan durumdur. İran ve Güney/Batı Kurdistan halkının durumu Kuzy kurdistanın'dan farklı değildir.Güney kurdistan farklı olarak, sürekli ve tutarlı direnişi ile katliamlara uğrasada kültürel açıdan kendini koruyabildi.
Kısacası her parçadaki Kürt toplumu işgalcisinin kültürüne tabi oldu. Onun dili, tarihi, kültürü ile bütünleşti. Diaspora ise bin bir parçaya bölündü. Durum böyle olunca, bu asimilasyoncu kültür karşısında ayakta kalabilenlerin kurduğu örgütlenmelerin, kendi çoğrafik özeliklerine göre oluşması, parçalar arasında uyuşmazlığıda açığa çıkardı.
Hatta bu kirlenmişlikten payını alan, aynı parçadaki Kürt hareketleri arasında çıkan iktidar çatışması, kardeş kavgasına dönüştüğü bilinmektedir. Bu durum o kadarda kötü değil. Esas kötü olan bu parçalardaki halkın kendi işgalcisine geri dönüşümsüz olarak tabi olmalarıdır. Onlar cumhurbaşkanı, başbakan, vekil, brokrat, iş adamı, tüccar, asker, polis, koruyucu, işçi, amele, çoban, okullu, okulsuz olarak, kendini işgalcinin bir parçası olarak gördüler.
Aslında onları suçlayamayız. 100 yılık asimilasyona eklenen, emperyalist dünya ve işgalci barbarların yükü çok ağırdı. Onun altından kalmak mümkün görünmüyordu. Çaresiz kaldılar. Ulusal kimliğini unutmayanlarda çaresiz boyun eğdi. Eğmeyenlerde işgalciden kaptığı iflah olmaz metodlarla yola çıktılar. Pek çoğu kısa sürede tuzla buz oldu. Fakat her seferinde yeniden ayağa kalkmayı başardılar.
İşgalci dört devlet, dünyanın üçte birini oluşturan emperyalist mutefikleri ile Kürt halkına yuklenmeye devam ediyor. Bu büyük yük karşısında ulusal birliğini kurmaya aciz, ciddi Kürt hareketleri, bu günlerde bulundukları parçada sorunlarını çözmeye çalışıyorlar.
İşte PKK, KDP/YNK, İKPD, PJAK gibi ciddi Kürt hareketlerinin hiçbiri bağımsızlıktan bahsetmiyor. Bu trajik vakanın, Kürt hareketlerine dayatılmasından ziyade, farklı parçalarda kurulmanın ayrıştırıcı özeliklerinden dolayı, bir türlü demokratik ulusal bir kongre çatısı altında birleşemiyor.
Halbuki tüm parçalardaki başarının kaderi, bir birine bağlıdır. Bu bağlılık ise ulusal kongre çatısı altında yer almakla mümkündür. Henüz bu çatıyı oluşturacak ulusal alt yapı yoktur. Her bir Kürt hareketinin oluşturduğu felsefi, ideolojik ayrışma çok derindir.
Vaziyet bu olunca, bu hareketlerin taraftarları arasında uzlaşma sağlamak bugün olanaklı görünmüyor.Tabiki bu durum sonsuza kadar sürmeyecektir. Tüm bu hareketler ve ona bağlı halk, ulusal bir kongre etrafında güç birliği yapılmadan, kimsenin onları dikate almayacağını, işgalden asla kurtulunmayacağını kavradıklarında, kurtuluşun ilk adımı atılacaktır. Bu parçalanmışlık içinde kimse başarı beklemesin. Kaplumbağa yürüyüşü ile bazı kazanımlar elde edilsede, nihai çözüm ulusal dayanışmanın örgütlü gücü ULUSAL KONGRE dir.