Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
HomeHome  Latest imagesLatest images  SearchSearch  RegisterRegister  Log in  
Kürd Ulusu'nun Çıkarları; Her Türlü Parti, Kurum, Kuruluş, Örgüt ve Kişilerin Çıkarlarının Üstünde ve Ötesindedir. Her Şey Kürdistan İçin!

 

 Çağdaş Şeyh, Şeyh Ramazan'la Söyleşi

Go down 
AuthorMessage
Admin

Admin


Mesaj Sayısı : 131
Kayıt tarihi : 2010-01-12

Çağdaş Şeyh, Şeyh Ramazan'la Söyleşi Empty
PostSubject: Çağdaş Şeyh, Şeyh Ramazan'la Söyleşi   Çağdaş Şeyh, Şeyh Ramazan'la Söyleşi Empty12.12.13 19:11

Çağdaş Şeyh, Şeyh Ramazan'la Söyleşi

Hejarê Şamil

Şeyh Ramazan Orta Asya’da yalnız Kurdlerin değil çeşitli milletlerden oluşan Kazakistan ve Kırgızistan Müslümanları'nın tanıdığı, bildiği bir isim. İlgi çekici bir lâkabı var; ‘Çağdaş Şeyh’. Yüksek ekonomik eğitimi görmüş, derin dini bilgiye sahip bir şahsiyet. Yüzlerce kişinin bulunduğu meclislerde Mısır’dan İran’a kadar çeşitli medreselerde dini eğitim görmüş din adamlarının dini konular tartışılırken Çağdaş Şeyhimizin karşısında suspus olduklarının tanığıyım.

Şeyh Ramazan Kırgızistan Kurdleri Toplumsal Birliği’nin de başkanı.

Geçenlerde Orta Asya’ya gelen bir Arap din adamını karşılayacaktık. Hava alanına birlikte gittik. Beklediğimiz uçağın bir saat geciktiği ilanını dinlediğimde ‘fırsat bu fırsat’ deyip gizlice telefonumun ‘kayıt’ düğmesine bastım…

Bir hayli konuştuk. Sohbetin bittiğine karar verdiğimde ‘Şeyhim, kusuruma bakma, konuştuklarımızı kaydettim, bir mahsuru yoksa yayınlamak isterim, kaleme aldıktan sonra veririm, okursun’ dedim.

Güldü.

‘Kaydettiğini bilseydim daha sert konuşurdum. Okumama gerek yok. Noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlayabilirsin. Ne konuştuğumu biliyorum’ yanıtını verdi.

Uzun bir sohbetti. Fazla yer tutmasın diye kendi söylediklerimi kısaltarak konuşmayı bir söyleşi haline getirdim.


Sohbete şöyle başlamıştım:

-Kurdistan’daki son Hizbullah tahliyelerini ve sonrasında yaşanan olayları takip ediyorsun herhalde. Türkiye’de yargı hükümeti, hükümet yargıyı suçlayarak günlerini gün ediyorlar.


-Hizbullah’ın askeri kanat sorumlusu Hacı İnan’ı tekrardan yakaladılar, tutuklama kararı da çıktı galiba. Bu da oyunun bir parçası.

HİZBULLAH KENDİ GEÇMİŞİNE LANET OKURSA, AF EDİLEBİLİR

-Nasıl bir oyun?

-Hükümet, yargı demeyeceğim, – başka bileşenler de olabilir – TC devletinin oynadığı bir oyun var. Bu oyun Türk devletinin Kurd sorununu ‘çözme’ yaklaşımının bir parçasını oluşturuyor. Türk çözümü, yani şuan AKP çözümü, sorunu mümkün olduğunca erteleme, sulandırma prensipleri üzerine kurulmuştur. Sözde Müslüman geçinen eli kanlı Hizbullahçılar, Kurdleri birbirine düşürmek, uğraştırmak için bırakıldı. Zaten yıllardır AKP ile Hizbullah dirsek teması içinde. Hizbullah mağdurlarının ve liberal aydınların yoğun tepkilerinden sonra özellikle askeri kanat sorumlusunu tekrardan gözaltına almakla aslında Hizbullah’a şu mesajı verdi TC devleti; bugünden böyle Kurdlere dönük yürüttüğümüz siyasi terörümüzün bir parçası olacaksınız. Bu kadar açık.

Hizbullahçılar Türkiye’de legal olan dernekleri üzerinden bazı olumlu sayılacak açıklamalar yapıyorlar, terör ve şiddetten vazgeçtik diyorlar. Samimi değiller ne yazık ki. Kurdce konuşabilirler ama onların ruhen Kurd olduklarından kuşkuluyum. İnandırıcı olmaları için Hizbullah adına yapılan vahşeti, vahşetin sorumlularını, başta da liderini kesin bir dille kınamaları, dahası lanet okumaları gerekir. Bunu yapsalar samimi olduklarına inanırım.

İSLAM HAKİKATİN, SAMİMİYETİN DİNİDİR


-Bir de Türkiye’de seçimler yaklaşıyor. Birçokları Hizbullahçıların bırakılmasını AKP’nin 12 Haziran’da yapılacak Genel seçimlere dönük bir taktiği olarak değerlendiriyorlar. Kurd oylarını parçalamak için Hizbullah’ın devreye sokulmak istendiğini belirtiyorlar.

-Hizbullah olayında Gülenciler devreye girecek, girdiler belki de. Faik Bulut, ‘bunlar kendi aralarında çatışabilirler’, demişti. Bilemiyorum. Gülen cemaati denen geniş gruplar yıllardır Kurdleri Türk Hükümeti'nin maşası haline getirmek için deriden kabuktan çıkıyorlar. Gülencilik bir devlet projesi. Sonradan bazı noktalarda devlet kontrolünden çıkmış olabilirler. Ama Türk hükümeti ile iç içe oldukları açık. Hizbullah da bir devlet projesi, önce devletsiz kurulup sonradan devletin denetimine girdiler tezi ciddi bir anlam ifade etmez. Hizbullahı Hizbullah yapan TC devleti olmuştur.

Hizbullah, yanlışını anlamışsa, iddia edildiği gibi denetimden çıkmışsa eğer, Türk hükümetinin yeni iktidar makinesinin bir vidası olmamaya çalışmalıdır.

Hizbullah’tan geri kalanlar atıp tutuyorlar gene. Yapmaları gereken af dilemektir oysa. Diz çökerek Kurd halkından af dilemeleri gerekir; PKK’den değil, Kurd halkından. PKK de 90’lı yıllarda Hizbullah politikalarındaki hatalarından ders çıkarmıştır umarım. İslam’ın temel vurgularından birisi af etmektir. Ne var ki, samimi davrananlar af edilebilir. Hizbullah samimi davrandığını ispat etmek zorundadır. Kanmamak gerekir. İslam, hakikatin, samimiyetin dinidir.


İNANÇ TELLALLARI İŞ BAŞINDADIR


Oysa AKP, dini siyasi oyunların bir aracı olarak kullanmaya çalışıyor. Bundan büyük günah olamaz. Ne yazık ki, halkımızın önemli sayılacak bir kesimi din sömürücülerin naçiz emellerine esir düşmüştür.

Allah’la benim aramda aracı olmaz. Herkesin inancı Allah ile kul arasındadır. Ne bizim, ne de diğer Müslümanların aracılara ihtiyacı yoktur. Bu davranışlar İslam’ın doğasına terstir. Biz çok inançlı bir halkız, ne yazık ki, milyon defa ne yazık ki, bir o kadar da inanç telalarlının çirkin oyunlarında piyon olarak kullanılanlarız.

Hatırlıyor musun, 1979 yılında Humeyni’ciler, Şah’ı kovduğunda tanınmış din adamı Şeyh Hüseyini, İran Kurdistan Demokrat partisi saflarında yer almıştı. O dönemde gazetecilerin Hüseyni’ye sordukları “Siz ki, bir din adamısınız. Humeyni çağımızda ilk İslam devletini kurmuştur, sizse ona karşı olan cephede yer adlınız, İslam devletine karşı mı çıkıyorsunuz?” sorusuna Şeyh hazretleri şu yanıtı vermişti: “Ben önce Kurdüm, sonra Müslüman’ım”. Bugün Kurd din adamlarının Şeyh Hüseyni’yi örnek almaları gerekir. Bir de inançlı Kurd halkını ‘Müslüman kardeşliğine’ davet eden zalimlerin Müslümanlıkları kocaman soru işareti altında. Humeyni mi Müslüman? Ehmedinejat mı, Erdoğan mı, Beşar Esat mı? En yumuşak değimle düzenbazdır onlar.


DEVLETSİZ ÇÖZÜM İDDİASI ‘DEVLETSİZ KURDLER’ TRAJEDİSİNİN GÜNCEL VARYANTIDIR

-Şeyh Hüseyni’yi Kurd özgürlüğünü, hatta devletçiliğini savunan bir isim olarak tanıdık. Oysa günümüzde Kurd Müslüman büyüklerinin ağırlıklı kesimi ‘devlet’ kelimesinden kaçınıyorlar.

-Yalnız Müslüman büyükleri mi? Demokrat, her türlü ‘…çi’ ve ‘…at’ Kurdler de sanki kötülük kaynağıymış gibi Kurd ulusunun devlet hakkını dile getirmekten çekiniyorlar. Dahası karşı çıkıyorlar. Bu bir Kurd trajedisidir. Yüzyıllar önce yazılmış “Kurde devlet yakışmaz” trajedi oyununun güncelleştirilmesidir.

Devlet önemli değil, gereksizdir diyenler, gerekli olan demokrasidir iddiasında bulunuyorlar. Bu iddiayı kabullenmek için Kurdleri sömürülme hastalığına müptela etmiş devletlerin demokratikleşebileceği ihtimaline göz atmak önem arz eder. İran mı demokratikleşecek? Suriye mi? Yoksa Osmanlı oyunlarını İnternet yüzyılında güncelleştirmekten başka bir derdi olmayan Türkiye mi? Bu saçmalıktır. ‘Biz kendimiz demokratikleşerek onları da demokratikleştireceğiz’ iddiası ise saflıktır. Biz onları demokrat yapamayız. Bizim öyle bir derdimiz de yok. Büyüklük taslamanın anlamı nedir?


ÇOK KANLI BİR SAVAŞ İHTİMAL DIŞI DEĞİL

-Neden saçmalık, saflık? Türkiye’de bazı adımlar atılıyor işte… Kurdçe televizyon filan.

-Dalga mı geçiyorsun? TRT 6 açıldığında Kurdlerin yirmiye yakın TV’si vardı. Bu, TRT 6’in neden açıldığının en bariz yanıtıdır.

Kendileri Kurdçe TV açıp Kurdlere Kurdçeyi yasaklıyorlar. İnsanlar mahkemelerde kendilerini ana dillerinde savunamıyorlar. Taktik değiştirdiler sadece; önceleri Kurd varlığını inkâr ediyordular, şimdi Kurd varlığını kendi tekellerine alma siyaseti yürütüyorlar. Bu kadar basit.

Kırıntılar demokrasi ve eşitlik getirmez. Türkler arasından üç beş aydın çıkabilir ama Türkler'in Kurdleri her anlamda kendilerine eşit görebileceğine, bunu kabullenebileceğine inanıyor musun gerçekten? Türkler ikide bir ‘kardeşiz’ diyorlar. Kardeşliği kendilerine saklasınlar, bizim kardeş olma derdimiz yok, eşit olma sorunumuz var. Eşitlikse, kendini siyasi olarak idare etme hakkının tanınması, bu hakka kavuşmaktır. Havadan sudan bahanelerle tutuklanan yüzlerce Kurd siyasetçi sırf ana dilinde savunma yaptığı için zindanlarda. Hangi demokrasiden, eşitlikten, kardeşlikten bahsedebiliriz? Yarın bundan beterini de göreceğiz ne yazık ki. Allah korusun, çok kanlı bir savaş dahi ihtimal dışı değil. Bunu Öcalan dahi engelleyemez. Türk devleti Kurdlerle kedi fare oyunu oynuyor son yıllarda.


DOĞU KURDİSTAN BAĞIMSIZLIĞIN ÖNCÜSÜ OLABİLİR

-İran da peyderpey asıyor…

-Kurdlerin asıldığı darağaçlarının önünde de “Bağımsız Kurdistan” ideası pekişiyor. Bizler hep küllerimizden doğarız. Bu sözleri sen de hep yazarsın. Göreceksin, “Bağımsız Kurdistan” ideasının öncüllüğünü Doğu Kurdistanlılar yapabilir. Düşünsel olarak diğer parçaları peşlerinden sürükleyebilirler. Bu, bir hayal gibi gelebilir sana. Fakat her somut adımın öncesinde bir hayal var.

-Yani İran’ın demokratikleşmesinin tek yolu Kurdlerin kendi devletlerini kurması ve komşu İran devletini böylece etkilemesidir. Farslara demokrasiyi Kurdler öğretecekler. Ayrılarak.

-Hayır öğretmeyecekler, öğretemezler. İran rejimi çöküşün eşiğindedir. Öyle atıp tuttuğuna bakma. İçte kıpırdanmalar artıyor, dıştan da baskılar yoğunlaşacak. Yakın gelecekte Irak’taki senaryonun değişik bir versiyonu ile İran’da karşılaşabiliriz. Daha doğrusu öyle olacak. Ve adım adım İran’dan kopacağız. Canlı örnek Güney Kurdistandır. Bağdat’la Hewler arasında dağla dere kadar fark yarandı. İki devlet oluştu; biri demokrasi yolunda, diğeri geçmişin özlemi ile tutuşmakta. Bizim geçmişe saplananlarla bir işimiz olmamalı.


KURDİSTAN DEMOKRATİKLEŞECEK

-Güney’deki rejimi bir demokrasi sayamayız ama. Orta çağları anımsatan uygulamalar var… Ayrıntılarına girmeyeceğim, kendin biliyorsun…

- Hayır! Olmadı… Saddam’ın devrilmesinden bu yana on yıl dahi geçmedi. Bu yıllarda Güney’de inanılmaz gelişmelere imza atıldı ama. PDK kongresindeki demeçler, taaddütler ciddiydi. Geçenlerde Neçirvan’ın basın özgürlüğü hakkındaki açıklaması hayati önemdeydi. Ne istiyorsun, on yılda Irak batağından çıkmış Kurdistan’ın İsviçre’ye dönüşmesini mi istiyorsun? Gerçekçi değil.

Geçenlerde Irak’ta Hıristiyanlara karşı yapılan baskılar karşısında Mesud Barzani’nin tavırlarını izlemedin mi? Tehdit hisseden tüm Hıristiyan kardeşlerimiz Kurdistan’a gelsin demedi mi? Kurdistan, halkların özgürlük bahçesine dönüşüyor, dönüşecek.

Kurdistan demokratikleşecek. Başka yolu yok. Kurdistan’ın şimdiki liderleri manevi ve psikolojik olarak buna hazır. Yetersiz kalabilirler, niyet önemli. Özgürlük ve demokrasi. Devlet işlerinden uzak Müslüman bir kimlik. Kurdistan Ortadoğu’nun dini siyasete alet etmiş diğer devletlerinden farklı olarak dinin âlililiğine ihanet etmemelidir. Etmez inşallah. Din nere, siyaset nere… Dini siyasete alet etmek, münafıklıktır ki, Ortadoğu’nun istisnasız olarak tüm devletleri bunu yapıyor.

Irak’ın, İran’ın yakın 50 yılda demokratikleşmesi imkansız. 100 yıl dahi yetmeyebilir.

İSLAM’DA YALNIZ ALLAH BÜYÜKTÜR, İNSANLAR İSE EŞİTTİR

-Neden? Neden İslam devletlerinde demokrasi yerleşmiyor? Mantalite sorunu mu?

-Evet, mantalite sorundur. Bu bir insani sorundur, dinle, kutsal İslam’la alakası yoktur. İslam’ı temsil etme ve İslamî temsil sorunu var. Bu, ciddi bir sorundur. Dine bakın, Kuran-î Mukaddesi okuyun. Kuran’da her kes eşittir. Ne var ki, en despotik, eşitlikten uzak, insan haklarını hiçe sayan devletler Müslümanların yaşadığı devletlerdir.

-Kuran yanlış mı yorumlanıyor?


-İslam dünyasında Müslümanlığın şekli olarak uygulanması söz konusudur. Namaz, oruç, fitre, zekat… Bunları yaptın mı, Müslüman oluyorsun sözde. Namaz kılıp komşunun hakkını yiyeceksin, oruç tutup mazlumların ekmeğine, izzeti nefsine göz dikeceksin. Bunun Müslümanlıkla ne alakası var? Hep böyle oldu ne yazık ki. İslam’ı şeklen uygulayanların çoğu İslam’ın yanlış algılanmasına sebebiyet verenlerdir. İslam’ın özü bu değil. Humeyni Müslümanlığı, Erdoğan Müslümanlığı, Suudi Müslümanlığı. Böyle algılandı, yansıtıldı. Oysa onlar birer sahtekâr.

TC Devleti'nin dindar halkımızın beynine, ruhuna soktuğu ‘din adamı’ lakaplı maşalar var… Konuşuyor, ağlıyor, Kuran-î Mukaddesten örnekler veriyorlar. Eşitlik, Müslüman kardeşliği diyorlar. Yüz kez “türk” kelimesi telaffuz ederken, ağızlarından bir kez “kurd” kelimesi çıkmaz. Nerede eşitlik? Onların tek derdi Türk ırkçılığını ayakta tutmaktır. Dini insana, siyasete, devlete alet etmenin en bariz bir örneği yaşanıyor Türkiye’de.

Onlar kendi “büyüklükleri” için uğraşanlardır. Oysa İslam’da yalnız Allah büyüktür, diğerlerin tamamı eşittir.

İRAN, KURDLERİ KURD OLDUKLARI İÇİN ASIYOR


-Çağdaş hukuktaki gibi: herkes kanun karşısında eşittir.


-İslam’daki gibi adil yasalar hiçbir yerde, hiçbir yazıda yoktur. İnsanlık henüz öyle bir yasa düşünememiştir. İnsanın düşündüğü yasalar, Allahın yasaları ile eşleştirilebilir mi?

İslam’da en büyük günah kendini Tanrıya eş koşmaktır. Bu öyle bir büyük günah ki… Günahların en büyüyüdür. Kim olursa olsun, kimsenin bir sineği dahi öldürme hakkı yoktur. Budur gerçek İslam adaleti! Kimsiniz siz? Kimdir onlar. O rezalet takımları? Kuranı okuyun. Kendine İran İslam devleti diyen güruh, İslam’a uygun adımlar mı atıyor? İran yönetiminde çirkin ve iğrenç insanlar fazlasıyladır. Sahtekâr ve münafıklar. İslam’ın en büyük düşmanları kendileridir. Müslüman’ım demekle Müslüman olunmuyor. Günahsız insanları katlederek Büyük İslam’a mı hizmet ediyorlar?

İnsanları farklı görüşlerinden dolayı asmak! İslam’da yok böyle bir şey. Var olduğunu söyleyenler sahtekârlardır. Bundan büyük İnsanlık sucu, Allah karşısında yapılan günah olabilir mi? Bundan daha büyük İslam karşıtlığı olabilir mi? İran’da neden Farslar asılmıyor? Hep Kurdleri asıyorlar. Ben İran’da oldum. İran, uyuşturucu kullanımında dünyada birinci sırada olsa gerek. Devlet adamları, siyasetçiler, saygın denilen insanlar arasında binlerce uyuşturucu bağımlısı var. Rejimin kendisi dünyada en büyük uyuşturucu tüccarlığını yapıyor. Uyuşturucu kullanmak, satmak İslam’da da, İran yasalarına göre de suç. Ama yapıyorlar, yapanlar, işin başını çekenler asılmıyor. Onlar Kurdleri asıyorlar. Uyuşturucu bağımlıları Kurdleri Kurd oldukları, Allah’ın onlara verdiği Kurd kimliği ile yaşamak istedikleri için asıyorlar. Böyle bir İran “İslam” Devleti var karşımızda.

Kurdleri onların mayhoş kafalarına uymadıkları için asıyorlar. Mukaddes Kuran-î Kerim ‘kendin için istediğini başkaları için de istemelisin’ veya ‘kendin için arzulamadığını başkaları için de arzulamamalısın’ diyor. İşte eşitliğin temel ilkelerinden birisi budur.


ORTADOĞU DİKTATÖRLERİ KENDİLERİNİ ALLAH’A ORTAK KOŞTULAR

-Belki İslam çağa ayak uyduramıyor, Şeyhim? Bin dört yüz yıl önce oluşmuş bir din, yasaları o zaman konulmuş. Son bin dört yüz yılda çok şeyler değişti…

-Bak, buna itirazım var.

İnsanın yaşamsal tüm özellikleri İslam’da başından beri dikkate alınmıştır. İslam’ı doğru anladığın andan itibaren yasalarının dün veya bu gün konulduğu hissine kapılıyorsun. Kuran, her zamanın çağdaş kitabıdır. İslam her zaman çağdaştır. İslam’ı doğru yansıtan, yaşayan ve uygulayanlar gün geçtikçe azalıyor ne yazık ki. Bunda devletlerin ve dini liderlerin suçu belirleyicidir. Sana bir şey anlatayım; İran-Irak savaşında İran’da hızlandırılmış pilot eğitimleri yapılıyordu. Pilotlara uçağı kaldırmak, idare etmek ve bombalama yapmak öğretiliyor, iniş yapmak öğretilmiyordu. Veya iniş yapmaları engelleniyordu. Humeyni şahsen maliyeti ucuz uçak ve helikopterlerle ölüme gönderilen pilotların boyuna “cennetin anahtarlarını” asıyordu. Pilotlara “Siz şehit düşüp cennete gideceksiniz, bu da cennetin anahtarı” diyordu. İşte İslam’ın koruyucuları Humeyni gibiler olunca, böylesi rezalet tabloları ortaya çıkar.

Birisi Peygamber efendimize yaklaşmış, kendi günahlarını anlatmış. Muhammed eleyhüsselam sinirlenmiş, ‘uzaklaş benden sen cehennemliksin’ diyerek adamı kovmuş. Anında Hazreti Cebrail zuhur etmiş ve demiş: ‘Ya Rasülillah, sen Allah’ın kulunun cehenneme veya cennete gideceğini nasıl söylersin? Onu bul ve kendisinden özür dile, de ki; ‘Allah senin günahlarından geçti ve sen cennete gideceksin’.

Eğer Allah’ın Resulü dahi kimin cehenneme gideceğini belirlemek hakkına sahip değilse, Humeyni kim oluyor da ‘cennetin anahtarlarını’ veriyor insanlara? İran İslam sahtekârlığının bariz örneği değil midir bu? İran’ın uyuşturucu tacirleri, Ben Laden gibi ABD patentli katiller üzerinden İslam’ı tanımlamaya çalışmak günahların en büyüyüdür.

Son bin dört yüz yılda insan yaşamında çok şeyler değişti ama İslam’ın o zaman insan yaşamının değerine yaptığı vurgu bugün de önemini fazlasıyla korumaktadır.

Ne var ki, Ortadoğu diktatörleri İslam’ın içini boşaltmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Suriye’de, Şam’da bulunduğumda Sultan Selahaddin Eyyubi’nin defnedildiği yerin tam yandaki büyük camide Hafız Esat’ın kocaman bir portresinin asıldığını görmüş, hayretler içinde kalmıştım. Allahın evinde bir kulun resmini nasıl asarsınız? Ama asıyorlar işte.

Kuran’da herkes eşittir. Camiye geldin mi, ister cumhurbaşkanı ol, ister bir işçi, köylü her kez omuz omuza Tanrıya ibadet etmeli. Farklılık olmalı. Söz konusu camide cumhurbaşkanının ibadet etmesi için yüksekte özel bir yer kurulmuştu. Ben kafamı koyarım ki, böyle ayrıcalıklı bir ibadet Allah tarafından kabul edilemez. Namaz’ın kendisi bir yönüyle insanlar arasında eşitlik mesajı veren bir ritüeldir.

Bu konuda onlarca hadis var; örneğin ben Kurd, sensen bir Türksün, camiye gidiyoruz. Bu ibadetimizden dolayı Allah’ın yanında senin Türk olarak on, benim Kurd olarak bir artım oluyor. Yalnız onun için ki, sen devletini kurmuşsun, bu devlette cami inşa etmişsin ve inşa ettiğin camiye gelip ibadet ediyorsun. Fakat ben Kurd olarak devlet kurmamış, devletimde camimi inşa etmemişim. Ve bana tek bir puan düşüyor. Bu, ne demek? O demek ki, ey Kurd, yurdunu özgürleştirmeli, devletini kurmalı, camini inşa etmeli, özgürce ibadetini yapmalısın! Medreseni yaratıp çocuklarına İslam gerçeklerini doğru biçimde öğretmelisin. Düşmanlarının kendi insani çıkarları için sana empoze etmeye çalıştıkları hurafeleri elinin tersi ile itmelisin. Bunu öğretiyor Peygamber efendimiz. Ola ki, bazı alimler ve din adamları bu sözlerimi kusurlu bulurlar. Onlara kendilerinin kusurlu olduklarını ispatlamak birkaç dakikalık iştir; Kuran-î Kerim ve Peygamber efendimizin kelamları bu imkanı sağlamaktadır.

KURDLERE KÖLE MUAMELESİ YAPILIYOR

-Bir Müslüman Türkün, Fars'ın inşa ettiği cami de Müslüman camisidir, Allah’ın evidir. Türk ezendir, Kurd ezilendir ama ezenler de ezilenler de Müslüman değil mi, Şeyhim? İbadetini yapan, namaz kılan, oruç tutan, fitre zekatını veren, Allah’ın adıyla söze başlayıp konuşmasını Allah’ın adıyla bitirenlerden nasıl ayırabiliriz kendimizi?

Bizler Kurd halkı olarak köleyiz halen. Kul ve kölelere namaz bile vacip değildi… Çünkü köleydiler. Yalnız ülkemiz Kurdistan’da değil, devletimiz olmadığı için dünyanın birçok ülkesinde ikinci, üçüncü sınıf insan muamelesi görmekteyiz. Hayatımızın bir gerçeğidir bu. Neden on binlerle Kurdün yaşadığı Müslüman Orta Asya cumhuriyetlerinin yönetiminde, parlamentosunda, hatta yerel yönetimlerinde tek bir Kurd yok? Neden yüz binlerce Kurdün yaşadığı Müslüman Azerbaycan’da Kurd kimliğini yadsımadan tek bir insan göreve gelemiyor? Neden halen sözde Müslüman İran’da Kurdler Kurd olduğu için asılıyor? Neden Müslüman Türkiye’de halen dilimiz yasak, binlerce soydaşımızın toplu mezarlarını bulmak uğraşı içindeyiz?

Çünkü halen köle sayıyorlar bizi.

Bizi eşit görmeyenler, bizi kul ve köle sayanlar, bize İslam’ı öğretme hakkına sahip olamazlar. Bizimle aynı camide bulunma hakkına da. Onların Müslümanlığına da biz inanmıyoruz. Yanımızda İslam ve Müslüman kelimelerini dahi sarf etme hakkına sahip değiller. İslam’ı Türk, Arap, Fars ırkının bekası için kullanarak münafıklık yapanlar bizden olamazlar. Onlar İslam adına yaptıkları sahtekârlığın cezasını Allah’ın dergâhında çekecekler.


Hejarê Şamil, 26-01-2011, 21:30

http://eu.kurdistan-post.eu/diaspora/print:page,1,1345-eyh-ramazan-nce-kurdm-sonra-mslmanm.html
Back to top Go down
https://serxwebun.forumieren.com
 
Çağdaş Şeyh, Şeyh Ramazan'la Söyleşi
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» Şeyh Sait isyanı

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
 :: Bixêr û bi Ehla! * Welcome! * Hos Geldiniz! :: Nihêrîne Raman | Bakış Açıları-
Jump to: