Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
HomeHome  Latest imagesLatest images  SearchSearch  RegisterRegister  Log in  
Kürd Ulusu'nun Çıkarları; Her Türlü Parti, Kurum, Kuruluş, Örgüt ve Kişilerin Çıkarlarının Üstünde ve Ötesindedir. Her Şey Kürdistan İçin!

 

 İslam neden barışçı değil?

Go down 
AuthorMessage
Admin

Admin


Mesaj Sayısı : 131
Kayıt tarihi : 2010-01-12

İslam neden barışçı değil? Empty
PostSubject: İslam neden barışçı değil?   İslam neden barışçı değil? Empty28.11.15 16:34

İslam neden barışçı değil?
Maximilian Gerber

Almanca’danTürkçe’ye çeviren: Benjamin Maisfelder

Ilımlı Müslüman var, fakat ılımlı İslam yok. İslam, kesin kurallara dayalı dini ve siyasi bir ideolojidir. Bu kurallar değişik şekilde (farklı) yorumlana bilinir fakat çekirdek kalıcıdır.

İslam’ın çekirdeğini Kuran ve Muhammed’in yaşamı ve hadislerinden oluşan Sünnet oluşturur. Sünnet en az Kuran kadar önem taşıyor, çünkü İslam’da Muhammed örnek olarak alınan ideal bir insan olarak görülmekte. Muhammed mükemmel biri olarak kabul görüldüğünden, onun yaşamını ve karar verme şeklini hayatlarında uygulamak istemektedirler.

İslam ve Şiddet

Yahudi ve Hristiyanlığın yazılımlarıyla karşılaştırıldığından, Kuran’da az veya çok belli kişi veya kabilenin değil, genelinde tüm inançlı Müslümanların uyması gereken şiddeti çağrıştıran çağrılar kolaylıkla bulunmakta.

Bir örnek :"... Kafirleri öldürün, nerde bulursanız, kendilerine saldırın, etrafını sarin, takip edin ve onları gözetleyin" (Tevbe süresi 5. Ayet). Kesin olan; Kuran birden fazla yerde şiddete çağrı yapmaktadır. Barış içinde bir arada yasmaya yapılan çağrıdan çok, buna (şiddete) daha çok çağrı yapılmakta.
"Muhammed’den beri ve Osmanlı’nın sonuna kadar İslam, savaş ve fetihlerle yayıldı.
Müslümanların kendilerine örnek alması gereken Muhammed’in yaşamına bakıldığında, bu daha berraklık kazanmaktadır. Örneğin, o bir günde bir kabilenin tümünün kellelerinin kesilmesini sağladı. Muhammed bir düzine savaşa başkomutan olarak katılıp İslam’dan dönenlerin katledilmesinin emrini verdi.

Hristiyanlık ve İslam

Zaniye (zina yapan kadın) yardımıyla Hristiyanlık ve İslam’ı karşılaştırmak mümkün. Hem Isa hem de Muhammed bir kadınla yüzleştirildi. İsa’nın reaksiyonu; "içinizden günahsız olan biri birinci taşı atsın."(Evangelium nach Johannes - Kapitel 8 - Vers7)

Zinanın cezası hem İncil’de hem de Kuran’da taşlamadır. Fakat Isa buna karşı çıktı, en azında sözü edilen bu yerde. Buna karşılık Muhammed’in reaksiyonu ise: "Taslayin onu!" Salih Müslüm’ün Hadislerinden; „The Correct Books of Muslim", Buch 17, Nr. 4206).

Kuran’ın söylediği neden bu kadar önem taşıyor? Oysa bu sadece eski bir kitap. Bir kabile şefinin 7. yy da verdiği kararlar neden bu kadar önem taşımakta?

Çok kolay. İslam adındaki ideoloji der ki; Kuran Allah’ın kelamıdır. Pratikte uygulaması çok zor olsa da, kimse değiştiremez, yorumlayamaz (değişik anlamlar veremez) çünkü Müslümanların resmi inançlarının tersine vaktinde Kuran berrak formüle edilmemiş.

Aslında bir kere Kuran tercüme bile edilemez. Kuran’ı okumak istiysen biri Arapçayı öğrenmek mecburiyetindedir. Şayet Kuran’da "...... Kafirleri öldürün, nerde bulursanız, kendilerine saldırın, etrafını sarin, takip edin ve onları gözetleyin" diye geçiyorsa, bunu böyle anlamak gerek. Bu durumda İran’ın zina yapan hakkında verdiği cezadan taslamanın çıkarılması ve yerine idamın diğer bir versiyonuna yer verilmesi, ilerici olarak görülmesi de anlaşılırdır.

Örnek Olarak Alınan Muhammed

Ayni zamanda Muhammed örnek olarak alınmaktadır. İslam kuralına göre yaşamak istiysen kişi, eğer her durumda kendisine "Peygamber ne yapardı acaba?" diye soru sorarsa doğruyu yapmış olur. Peygamber, sadece 7. yy da bir kabile şefi gibi davrandı.

İslam’ın çıkısına ve yayılmasına bir göz atmak faydalıdır. Hristiyanlığın aksine İslam’ın olusumu takibatta ve baskıya uğramadı. Her ne olursa olsun Araplar takibatta ve baskıya uğramadı. Aksine: Muhammed’den beri tam aksine Osmanlı’nın sonuna kadar savaşlarla ve fetihlerle yayıldı, Müslümanlar diğerlerini takibatta uğrattı ve baskı altında tuttu.

Hristiyanlık ise İsa’dan sonra 400. yılla kadar illegal olarak roma toplumunda gelişti buna bağlantılı olarak fetihlerle değil daha çok misyonlukla gelişti. İslam ise misyonlukla değil tamamen fetihlerle gelişti. Bunun nedeni ise siyaset ve dinin İslam’da asla ayrı tutulmaması.

Hristiyanlıkta (Lukas 20:25): “Öyleyse Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını Tanrı'ya verin” diye geçer. Hristiyanlık çeşitli toplum ve devlet formlarına yerleşti. İslam hem de daimi olarak devlet ve asla yalnız din olmadı. Hristiyanlık’da ( Reformasyondan önce veya bugün Katoliklerde) en yüksek düzeydeki temsilcisi (hükümdarı) Papa’dır

Fakat bu en azında nerdeyse dünyevi bir lider değildir. İslam’da ise Halife olan hükümdardır da. Bu kişi hem Kral hem de Papa kimliğini bir yerde taşıyarak Müslüman toplumunu hem siyasi hem de dini olarak yönetmektedir. Halife uzun bir zaman belirleyici güçlerden biriydi bu dünyada, her şeyden önce Osmanlı İmparatorluğu’ndan beri bu böyleydi.

"Siyaset ve Din İslam’da asla bir birinden ayrı değildi"

İslam’ın merkezi mesajı Allah’ın yasasına boyun eğmektir. İslam kelimesi kelimesine tercüme edildiğinde "Boyun eğmek" demektir. Hristiyanlığın verdiği ana mesaj ise günahın af edilmesidir, her şeyden önce yaradılıştan günaha düşkünlüğün sonuçta Isa kurban edilmesiyle insanlığın af edilmesinde kendisini buluyor. Yahudiliğin ana mesajı ise, seçme halkın Tanrı ile olan antlaşması ve bu antlaşmanın gerçekleşmesini sağlamaktır.

Tek tanrılı dinlerin bu üçünden hiç biri özelikle barış dinine uygunluğu teşkil etmemektedir. İslam ise en azını. Buna (barış benim tahminim) en yakın din olarak Jainizm’in ana mesajı ise, ( Cainizm veya Caynizm, geleneksel anlamda Jain Dharma (जैन धर्म) olarak bilinen Güney Asya kökenli din ve felsefe) canlının yaralanmasından vazgeçmeyi içerir.

Barışıcı bir din, taraftarlarından savaşı tahrik etmemelerini ve suçsuzların öldürülmemelerini ve yapanları da yargılamalarını bekler. Şayet birileri bu barış dinin adına savaş çıkarır veya suçsuzları öldürüşe, diğer inançlıların tümü en şiddetli şekilde öfkelenmeliler ve kedileriyle savaş çığırtkanları arasına mesafe koymalılar.

Çoğu kişi, İslam’da şiddetin gereğini bulan kişilerin İslam’ı yanlış yorumladığını söylemekteler. Onlar yanlış yorumlamıyorlar. İslam’da şiddetin gerekliğini belirlemek gayet mümkündür. Muhammed, hedefine varmak için tüm yaşamı boyunca şiddette bas vurdu. Ve o, İslam’da örnek alınması gereken en büyük kişi olduğundan Müslümanlar da onu taklit eder.

İslam ideolojisi günümüzde vuku bulan nerdeyse tüm silahlı çatışmalarda yer almaktadır. Son 20-30 senenin terör olaylarının mutlak çoğunluğunu İslam ideolojisiyle nedenle dirilmekte. Vatandaşların hak ve hukukuna değer vermeyen devletlerin çoğunluğunu, İslami devlet ideolojisi olarak kabullenen ülkelerden oluşmaktadır. İslam'da İnsan Hakları Kahire Bildirisi bizim insan haklarından anladığımızla hiçbir alakası yok. Daha çok İslam inancını her türlü fikrin üstüne çıkarıyor.

Modern Müslümanların tutumu

Müslümanların çoğu barışçı ve 1,6 milyar kişi birkaç zorbaca fanatiğin yüzünden yargılamamalı diye itiraz edile bilinir. Fakat barışçı Müslümanların şiddete başvuranlar karsındaki tavırlarını da dikkate almak gerekir.

Bugün, vatandaşlarının hakkini dikkate almayan devletlerin çoğunda İslam devlet ideolojisidir.

Danimarka’da yayınlanan gazete olan Jyllands Posten’da yer alan Muhammed-Karikatürlerini ya da “Innocence of Muslims” Filmini hatırlamak yeterlidir. İkisi de dünya çapında ayaklanmaya yol açtı. Hükümetler özür dilediler, insanlar öldüler ve Müslüman kitlesi sokaklara döküldü. Bunun sebebi de İslam’ın ilkelerine hakaret edildiğiydi.

Fakat, şayet inançlı bir Müslüman inançsız birinin kellesini koparırsa, İslam’ın temel ilkelerine (değerine) hakaret etmiş olmuyor. Tam tersine, o, ideolojisiyle veya diniyle tam bir bütünlük içinde davranmaktadır. Bu bizim ve Batı’da yaşayan Müslümanların çoğunun hoşuna gitmeyebilir, fakat böyledir. Nasıl ki bir Hristiyan; çocuğunu dövdüğünde, sözde var olan cadıları tasladığında ve köleliği savunduğunda, bu inanç teorileri Batı dünyasında hükümlü olmasa da, kendisini İncil’le ahenk içinde gördüğü gibi.

Barışçı bir ideoloji değildir

Kitabında suçsuzun kelesinin kesilmesini doğru bulan bir ideoloji barışçı olarak isimlendirilmemeli. Gerecekten barışçı olan bir ideoloji şiddete sadece savunmada izin verir ve şiddetin her türlüsünü lanetler.

Şayet İslam barışın diniyse vaya barışçı bir dinse ve bu dinin adına suçsuz insanların kellesi kesiliyorsa, nedeni peygamberin resimlenmesi de olsa, o zaman kitlenin sokağa dökülmesi gerekir. Hiç olmazsa dünya çapında böyle bir öfkenin sergilenmesi beklenirdi.

Fakat vuku bulan tek öfke de Batılı uluslardan oluşan birkaç Müslümandan ibaretti. İslam fanatiklerinin cürümlerine karşı Afrika’da, Orta Doğu’da ve Asya’da hemen hemen hiç öfke sergilenmedi. İslam’la şu veya bu kadar alakasının olup olmadığına bakılmaksızın; Bir devlet ne kadar İslamcıysa o kadar az öfke bu suçlara karşı sergilendi ve o kadar az da tartışmaya gerek duyuldu.

Şayet gerçekten İslam barışçı bir ideoloji olsaydı, tercihen tam zıttı bir davranışın sergilenmesi beklenirdi. Şayet İslam "birkaç fanatik" tarafından kötüye kullanılıyorsa, şayet gerçekten de kötüye kullanılıyorsa ve bir devlet ne kadar İslamcıysa o devlette o kadar da büyük bir kızgınlık olmalıydı.

Ve şayet simdi İslamcı diktatörlerin egemen olduğu yerlerde farklı düşüncelerin açıklanmasına izin verilmiyor diye gerekçelendirilse, sormak isterim; neden hem de İslam’ın egemen olduğu yerde inançsızın (dinsiz) görünürde şiddete uğraması cezaya tabi tutulmamakta veya tutulmaya neden izin verilmemekte?

Özgür prensiplere bakış

Sağcıların düştüğü hataya düşüp, simdi Müslümanları sinir dişi etmeye veya Müslümanları Batı devletlerinden istememezliğe kalkışmayalım. İslam dünyasını terk etmelerinin büyük nedeni zaten oradan hoşlanmamalarıdır- ve çünkü bizim değerlerimiz, özgürlüğümüz ve imkânlarımız onlara çekici geliyor.

Daha çok berrak bir duruş sergilemek gerek bu müsabakada, hem de düşünceler arası bir müsabaka. Toplumumuz vatandaşının yaşamını, özgürlüğünü ve mülkiyetini korumaya dayanmalıdır. Acık oturumlarda özgürlükten faydalanan değil, şiddete bas vuran lanetlenmeli.

Fakat her seferinden İslam’a hakaretten ötürü sokağa dökülen veya zora bas vuran Müslümanlardan bir gün sonra mikrofonun başına gecen politikacılar, Müslümana hakaretin yanlışlığına ve Müslümanların dini hislerine saygının gösterilmesine vurgu yaparlar. Hayır! Müslümanların özgür dünyanın ana ilkelerine dikkat etmeleri gerekir, şayet orda yasamak istiyorlarsa.

Açık oturumlarda özgürlükten faydalanan değil, şiddete bas vuran lanetlenmeli

Özür dileyerek böyle bir davranışı sergileyen politikacı ayrımcılık yapıyor.

Nihayetinde tabi ki biz de kendilerini PissChris gibilerin sözde sanat eserlerinden hakaret gördüklerini söyleyen Hristiyanlardan şiddeti beklemiyoruz. Öfke, okuyucu mektupları, belki de yürüyüşler- fakat söylendiği gibi şiddet asla!

Hristiyanlar, aydınlanmış insanlar olduğundan hareketle, çatışmaları çözmek için zora başvurmanın meşru bir yöntem olmayacağını biliyorlar.

Görünen odur ki Müslümanlar için özel olarak saygı gösterilmesi istenmektedir, çünkü aydınlanmamış vahşilerle münasebette böyle davranılmadı mı hemen zora başvururlar, -eğer dinlerine hakaret edilirse- düşüncesi hâkim.

Bu ayrımcılıktır. Etnik kimliklerinden ötürü insanlar toplum veya devlet tarafından başka türlü muameleye tabi tutulmaktalar.

Toplumuzun tüm fertlerinden olduğu gibi Müslümanlardan da istemek gerekir ki, şiddet, çatışmaların (anlaşmazlıkların) çözümünden bas vurulmayan ve meşru olmayan bir yöntem olarak bakmak gerek. Provokasyona getirildiğinden de bas vurulmaz. Ve kimin kimi provoka ettiği de fark etmez. Zoru hâklı gösteren provokasyon yoktur.

Devlet temsilcileri; "Toplumumuzda her kes istediğini söyleyebilir. Bu açıklamadan ötürü hakarette uğradığını düşünen hiç kimse şiddete bas vuramaz. Şayet biri böyle kişilere karşı zora başvurmak isterse, bilmeli ki bu bizim toplumumuzun ana ilkeleriyle bağdaşmaz " diyeceklerine, daima yalnız provokatörleri suçladığından tam da bunu sergilekteler.

Bu metin esasen Feuerbringer-Magazin’de yayınlanmıştır.
-Maximilian Gerber-

Tercümesi: Benjamin Maisfelder-
Back to top Go down
https://serxwebun.forumieren.com
 
İslam neden barışçı değil?
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» Federasyon Değil, Bağımsızlık Kalıcı Çözümü Sağlar
» Zerdüştlük Neden Kürdler İçin Önemlidir!
» Bağdat Parlamento Seçimlerine İlkesel Değil, Taktik Olarak Yaklaşılmalıdır
» Tuğluk ve Tuncel, Neden Kürt Milliyetçiliğine ve Kürtlerin Devletine Karşılar?
» Kürtler ve İslam

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
 :: Bixêr û bi Ehla! * Welcome! * Hos Geldiniz! :: Dine Kurdistane | Kürdistan'da Dinler-
Jump to: