Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
HomeHome  Latest imagesLatest images  SearchSearch  RegisterRegister  Log in  
Kürd Ulusu'nun Çıkarları; Her Türlü Parti, Kurum, Kuruluş, Örgüt ve Kişilerin Çıkarlarının Üstünde ve Ötesindedir. Her Şey Kürdistan İçin!

 

 Sanatçı Ve Tarihsel Bilinç

Go down 
AuthorMessage
Jandil

Jandil


Mesaj Sayısı : 79
Kayıt tarihi : 2010-01-13

Sanatçı Ve Tarihsel Bilinç Empty
PostSubject: Sanatçı Ve Tarihsel Bilinç   Sanatçı Ve Tarihsel Bilinç Empty13.01.10 22:38

Sanatçı Ve Tarihsel Bilinç

Nuri Aslan

Görsel sanatlarla uğraşanlara tarihsel bilincin gerekli olduğunu, sanat hayatım boyunca hep düşünmüşümdür. Bugün hala yaratımlarımı, bu düşünce doğrultusunda ortaya koyuyorum. Çünkü, tarihsel anlamda edinilen her bilinç, bana göre yeni yaratılara kaynaklık eder ve ileriye dönük ufuklar açar.

20. yy 'ın en büyük sanatçılarından olan Picasso'yu büyük kılan, onun kendi sanat felsefesini, geçmiş tarihsel kültürlerle günümüzün değerlerini birleştirerek yaratmasıdır. Burada özel olarak Picasso'ya değinmek yerine, kısaca onun kendi resimlerini yaparken, antik uygarlıkların kültür ve sanatsal motiflerinden yararlandığını hatırlatmak istedim. Genel anlamda birçoğumuz, kübistlerin yaptıkları resimlerden fazla bir şey anlamayız, ancak biraz tarihi kültürleri tanıyanlar ve sanata meyilli olanlar bilirler ki; Picasso gibi diğer kübistler de, tarihi ve mitolojik görsel imgelerden yararlanmışlardır. Bundan, tarihi bilmeyenler sanat yapamaz gibi katı bir anlam çıkarılmamalıdır. Elbette her koşulda sanat yapılabilinir. Ancak, bir konuyu tartışmak için bir ide ortaya koymak gerekir. Şimdi ele aldığımız konu, ister istemez bizi görsel sanatların (tabii ki diğer sanatların da) toplum, din ve iktidarla olan ilişki ve çelişkilerini tartışmaya götürecektir.

Son zamanlarda, Antik Mezopotamya uygarlıklarıyla ilgileniyorum. Mitolojik ve dinsel efsanelerini fırsatım oldukça okuyorum. En son okuduğum kitap 'Işık Bahçeleri' adını taşımaktadır. Kitap ‘Mani’ adında 1700 yıl önce Mezopotamya`da yaşamış olan bir peygamber, filozof ve de sanatçının yaşamı ve felsefesi üzerine yazılmış. Kitabı okuyan herkesin, kendine göre anlam geliştireceğine inanıyorum. Buradan hareketle, kendimce anladıklarımı sanat ve estetik ölçütleri bağlamında şöyle yorumlayabilirim: Mani'nin felsefesinde dikkatimi çeken en önemli kavram ‘gerçek’i ışık ve karanlık tezatlığının birlikteliği olarak tanımlamasıdır. Ben buna bağlantılı olarak, yine onun kendi ‘ikizim’ dediği şeyi önemli buluyorum. Işık ve karanlık bağlamında Mani'nin ortaya attığı ‘gerçek’ kavramı, aslında Mani ile başlayan bir tanımlama değildir. Antik Yunan filozoflarınca da, buna yakın kavramlar ortaya atılmıştır. Bunu daha iyi anlamak için, Antik Yunan filozofu olan Platon ile Mezopotamya filozofu olan Mani'nin ‘gerçek’ kavramlarını karşılıklı olarak örnekleyelim: Platon’a göre; ışık ve onun yansımaları olan gölgeler, evrenin kendisidir. Ancak burada ışık: yüce bir güç ve tanrıdır, gerçek olarak algıladığımız nesnel dünya ise sadece bir yansıma, yani gölgedir.Mani'ye göre; 'hakikat', ışık ve karanlıktan oluşmaktadır. İkisinden biri olmazsa 'hakikat' olmaz. Bir taraftan da kendisini, kendi ikizim dediği şeyle özdeşleştirmektedir. O'na göre her şey iki yanlıdır: Bir yanı ışık, diğeriyse karanlık olup, iç içe girmiş durumda birbirini tamamlamaktadır. Öyleyse, O'nun ikizim dediği şey bir ışık, kendisi de o ışığın gölgesi ya da yansımasıdır. Bütün davranış ve kararlarını ikizi olmadan ortaya koyamıyor, yani gerçeğe dönüştüremiyor. Bir bakıma realitesini ikiziyle bir olduğu zaman kabul ediyor. Her iki filozofta da (Platon ve Mani) ışık kavramından tanrı tanımlaması, gölge ya da karanlık kavramından da nesnel bildiğimiz evrenin tanımlaması ortaya çıkmaktadır. Bu felsefe her ne kadar idealist olarak değerlendirilse de; sonuçta birçok ardıl felsefi sistemlere kaynaklık etmiştir. Örneğin, çağdaş diyalektikçi filozofların savunduğu ‘zıtların birliği’, yukarıda aktardığımız görüşlere oldukça yakın durmaktadır. Her şeyin kendi zıttı ile varolması görüşü, tam da Mani'nin 'hakikat` kavramına uymaktadır. Şimdi bu felsefi düşünceler görsel sanatlarla nasıl ilişkilendirilebilinir ona bakalım: Bir nesne karşısında, görsel bir izlenim esnasında nesnenin görsel anlamdaki varoluşunu nasıl tanımlayabilir veya ışık olmasa ve biz o nesneyi görmesek böyle bir soruyu sorabilir miydik? Soruları çoğaltmadan basit bir örnekle konumuzu açmaya çalışalım. Bir nesneyi görebiliyorsak bunun nedeni ışıktır. Eğer nesneyi göremiyor, sadece nesneye ait gölgeyi görüyorsak, bunun nedeni hem ışık hem de nesnenin kendisidir. Yani ışık, gerçeğin görsel algı boyutunun bir yanını teşkil eder. Gölge ise ışığın var oluşunun kanıtı ve bir nesnelliğin başka bir boyutu olmaktadır. Işık ve gölgenin resim alanındaki bileşimi ise illüzyon olarak tanımlanabilir. Gerçi her resim akımının felsefesinde bu kavramlar değişir. Çünkü dönemlerine göre ressamlar, çeşitli felsefi akımlardan etkilenerek resim yapmışlardır. Örneğin sürrealistler resimlerinde genellikle ruhsallığı öne çıkaran melankolik ve metafizik atmosferde resimler yapmışlardır. Onların resimlerinde insanı etkileyen en önemli şey, ışık ve gölge olgusunun yaşamda olasılığı olmayan imgesel bir kurgu ile birlikte kullanılmasıdır. Metafizik resimleriyle ünlü İtalyan sanatçı Chirico, yapıtlarında betimlediği Antik Roma heykelleri ve mimarisiyle, tarihe hüzünlü bir gönderme yapar. Tarihin heyecan verici, dramatik, hüzünlü penceresinden bakmamızı sağlar. Onun resimlerinde bizi tarihin derinliklerine götüren asıl şey, objelerin ışık altındaki etkileyici görünümleridir. Bu öyle bir etkidir ki, insanda tarifsiz duygulara yolaçar. Bu bağlamda denilebilir ki; Resim sanatında ışık dediğimiz olgunun kullanılışı, gerçek dediğimiz nesnel dünya ile fizikötesi ruhsal dünya arasında bir bağlantıyı sağlar. Resimsel anlamda estetik objeye dönüştürülmüş bir nesne, aslında gerçeklik içindeki konumundan daha farklı bir boyuta taşınmıştır. Kendisi gibi algılansa da, bu aslında illüzyon olmaktan öteye gitmeyen, görsel yanılsamadan başka bir şey değildir. Ressamlar böylesi imgelemleri tamamıyle ışık ve gölge kavramından yola çıkarak oluştururlar. Bunlardan birinin olmaması, gerçek olan her şeyin resimsel anlamda da olmaması demektir. Öyleyse nesne; ister gerçek anlamda olsun, ister resimde olsun, eğer ışık varsa kendi gerçekliğini gösterir. Yani nesne, ışık ve gölge (karanlık) olmak üzere iki olgunun birlikteliğinde kimlik kazanır. Mani'de her şeyin ışık ve karanlıktan oluştuğu tanımlamasındaki nesnel dünyaya yaklaşım soyut olarak sezimlenebilir. Ancak Mani’de, ‘hakikat olan nedir?’ in cevabı ve arayışı söz konusu olup, dolaylı olarak nesnellikle ruhsallığın birlikteliğini ortaya koyuş vardır. Resim sanatında ruhsal yön, çizginin ve rengin metafizik boyutunda ortaya çıkar. Diğer boyut ise nesnenin kendi biçimini oluşturan fizikselliğidir. Resmin kendisini anlamlandırması, tamamıyle metafizik (ruhsal) ve fiziksel boyutların bir arada bulunmasıyla mümkündür diyebiliriz. Birbirine karşıt olanların, aynı zamanda birlikteliğinden hareketle, resim sanatında kullanılan ve uygulanan bazı karşıt kavramları sıralamak mümkündür. Örneğin; ışık-karanlık, ağır-hafif, soğuk-sıcak, düz-eğri, gibi... Buradan çıkaracağımız sonuç şudur: Herşey kendi karşıtının varlık nedenidir, yani gölge varsa onun nedeni ışıktır ve ışık altında bulunan nesnedir. Bu kavramlara felsefi yaklaşımları, yazının başında kısaca belirtmiştim. Bunlar, tartışıldıkça derinlik kazanacak konulardır.

Platon'un nesnel dünyaya getirdiği tanımla Mani'nin gerçeğe yaklaşımı birbirine oldukça yakındır. Örneğin; Mani öldüğünde, onun ardılları güneş ve gölge kavramlarını içeren birtakım ağıtlar yapmış ve bu kavramlarla Mani'yi bütünleştirerek kutsamışlardır. Güneş (ışık), onları sıcaklığıyla ısıtırken, bir taraftan da kendi karşıtı olan gölgeyi ve serinliği bahşetmiştir. Kutsamanın nedenlerinden biri de bu olsa gerek.

Ekim 2000
Back to top Go down
 
Sanatçı Ve Tarihsel Bilinç
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» “Kadının Tarihsel Yenilgisi” Üzerine

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
 :: Bixêr û bi Ehla! * Welcome! * Hos Geldiniz! :: Huner | Ҫande | Wêje | Sanat | Kültür | Edebiyat-
Jump to: