Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
HomeHome  Latest imagesLatest images  SearchSearch  RegisterRegister  Log in  
Kürd Ulusu'nun Çıkarları; Her Türlü Parti, Kurum, Kuruluş, Örgüt ve Kişilerin Çıkarlarının Üstünde ve Ötesindedir. Her Şey Kürdistan İçin!

 

 Ermenistan'da Yaşayan Kürtler

Go down 
AuthorMessage
Jandil

Jandil


Mesaj Sayısı : 79
Kayıt tarihi : 2010-01-13

Ermenistan'da Yaşayan Kürtler Empty
PostSubject: Ermenistan'da Yaşayan Kürtler   Ermenistan'da Yaşayan Kürtler Empty13.01.10 23:22

Ermenistan'da Yaşayan Kürtler

Milat öncesinde ve sonrasında bugünkü Ermenistan'ın bir kısmını da sınırları içerisine alan Albanya devletinin nüfusunun yoğunluklu bir bölümünü Kürtler oluşturmakta idi. Ve ayrıca Mihranî Kürt Devleti'nin 6. ve 7. yüzyıllarda, bugünkü Nahçıvan ve Ermenistan'ın büyük bir bölümünü de kapsayan sınırlarını göz önüne alırsak, burada yaşayan Kürtlerin bölgenin gerçek sahipleri olduğu ortaya çıkacaktır.

19. yüzyıla geldiğimizde Kürtlerin, Ermenistan'ın büyük bir bölümüne dağıldıkları ve bir çok şehirde yaşadıkları görülmektedir. 20. yüzyıla gelindiğinde genelde dünyada, özelde ise Kürdistan'da siyasi dengeler ve haritalar tamamen değişmiştir. Kafkasya Kürdistanı'nda da bu değişikliğe şahid olmaktayız. Osmanlı'nın dağılma sürecine girmesi ve Bolşevik devriminin gerçekleşmesi gibi siyasi değişimler Kafkasya Kürdistanı'na kan ve gözyaşını da beraberinde getirmiştir. Bu olaylardan biri de Kuzey-Doğu Kürdistan’ında ( bu günkü Ermenistan sınırları içerisinde) meskûn olan Kürtlerin yaşadıklarıdır.

Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çekişmeye sorun olarak gösterilen, bölge Kürtleri'nin merkezi konumundaki Dağlık Karabağ'ın paylaşılamaması, 90'lı yıllara kadar bölge halkına kan, gözyaşı, zulüm ve diasporalar getirmiştir. Ayrıca bu bölgede trajik bir şekilde 'brakuji'ler yaşanmıştır. Kafkasya Kürdistanı'nı aralarında paylaşamadıkları için sürekli birbirleri ile savaşan Azeri ve Ermeniler, kendi bölgelerindeki Kürtleri ön cephelere sürerek kardeşi kardeşe vurdurarak 'bir taşla iki kuş vurma' hesabına girmişlerdir.

Ermenistan'da yaşayan Kürtler de, diğer işgal altındaki bölgelerde yaşayan kardeşleri gibi bir çok haklardan ve imkânlardan yararlanamamaktadırlar. Burada da sistemli bir şekilde, direkt ya da dolaylı dayatmalar sonucu Kürtler diasporalara mecbur bırakılmışlardır. Bazı Ermeni şovenist-milliyetçilerinin hayal ettikleri gibi sadece Ermeniler'den oluşan Ermenistan emelleri, bu bölgede yaşayan çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu bir çok halkın diasporasına neden olmuştur.

Ermeniler'in de Kürtlere yönelik güttükleri politikalar, Kürdistan'daki diğer işgalci yönetimlerden pek farklı değil. Bu politikalar, yine kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda Kürtleri kullanma temeli çerçevesinde dönemlere göre değişkenlik arz etmektedir.

Bugün Kuzey-Doğu Kürdistanı'nda (bugünkü Ermenistan’da) çoğunluğunu yezidi Kürtleri’nin oluşturduğu ve yine Ermenistan resmi kaynaklarına göre -doğruluğu tartışılır- 100 binden fazla Kürt yaşamaktadır. Burada da Kürtler’e yönelik asimilasyon politikaları uygulanmaktadır.


KÛRTLERIN ERMENISTAN'DA YAYILMASI


I.

Daglik Ermenistan ülkesini egemenlikleri altina almak için kapisan iki rakip ülke, Ingiltere ve Rusya'nin Türklerin Kürt yanlisi siyasetletine göz yumduklarini, aci da olsa kabul etmeliyiz. Ermeniler, Osmanli egemenligine karsi kalkistiklari mücadelede, Türklerin boyundurugu ve zulümunden kurtulabilmek için, Ruslarin yardimci olabilecegini düsleyerek, yüzlerini kuzeye çevirmislerdi. Yüzyillarin etkisiyle Ermeniler de gelisen russeverlik, Ingiltere'nin gözünde, Asyadaki çikarlarindan dolayi kabullenilmez bir egilimdir. Ingiltere, Ermenilerin Rus karsiti manevralarda kullanilamayacagina sonunda tamamen ikna olup, agirliklarini Kürtlerden yana koymuslardir. Ayni zamanda, Rusya'nin ittifaki ve dogal yurttasi niteledikleri Ermenilere karsi, Kütlerin öne sürülmesini öngörmüstür.

Rus yayilmaciligina karsi, Kürdistan'in siyasi bir alet haline dönüstürülmesi fikri, yani "kürdistan karti", Ingiliz elçisi Palker'a aittir. Gerçi halefi, Tailor, 18 Mart 1869 tarihinde kaleme aldigi raporunda; "Kürtlerin de Rusya'ya yönelebileceklerini" öne sürmüs, Palker'in harcini koydugu "kürt karti" için "onaylanamaz ve gerçeklestirilemez" diyerek serh koydugu dogrudur. Bu rapora ragmen, Ingiliz ajanlari Ermenistan da Kürt yanlisi girisimlerini sürdürmüslerdir. Burda, Erzurumdaki elçiliklerini; "Kürdistan Ingiliz Elçiligi" lâkâbiyla andiklarini vurgulamamiz aslinda fazlaliktir. Türkler de kendi paylalarina, haritalarindan "Ermenistan" adini silip yerine Kürdistan yazarak 'ermeni karsiti' siyasetlerini temellendiriyorlardi. Türklerin gelistirdigi, "Ermenistani yok sayma" siyasetinin Ingilizlerin koruyucu semsiyes altinda gizlenebilmesi, Ermeniler için saskinlik vericiydi. Onaylamadiklari bu tür adimlara karsi Patrikleri araciligi ile seslerini yükseltmeken öte gidemediler.

Ingilizlerin Ermenistan'a düsmanca bakmalarinin asli nedeni olan Ruslar'in
Kürtlere yônelik girisimlerini yorumlamak ise mümkün degil. Ruslar Ermenistan'daki mevkilerini saglamlastirmak yerine, bölgede Kûrt kartini öne süren Ingilizlerin etkisini bertaraf etmek için, bu karti ele geçirmeye çalisiyorlar.

Rus ajanlari, askeri raportörler, seyahlar bölgede Ermenilerin belirleyici
varliklarini yadsiyip, Kürtlerin üstünlüklerinden söz ediyorlardi. Ermenilerin üzerinde yasadiklari topraklarin Ermenistan oldugunu yadsiyor, kitaplarinda ve makalelerinde Kürdistan diye geçiyorlardi. Erzurum ve mahaline 'Kuzey Kürdistan', Bitlis (Van) ve civarina 'Güney Kürdistan' deniyordu. Bunlardan bir kaçi laubaliliklerinde öylesine ileri gitmislerdi ki, Kürtlerin Ermenistan'in asli yerli halki oldugu ve Ermenistan'in ise her zaman Kürtlerin vatani oldugu görüsünü ortaya atip, çirkin siyasetlerine malzeme hazirliyorlar.

II.

Kürtler ne antik ne de ilk çaglarda Ermenistan da tesekkül etmemmisler aksine, Osmanli Türk idaresi zamaninda bu topraklara nakledilmislerdir. Osmanlilar, 1514 Caldiran meydan muharebesinde, henüz tekellerinde bulundurduklari toplar sayesinde, Iran hükümdari Sah Ismail'in güçlerini yenilgiye ugrattiktan sonradir ki Bati Ermenistan'i egemenlik alanlarina dahil olmustur. Iranlilar ve Osmanlilar arasindaki Ermenistan'in bütününü kontrolleri altinda tutabilme mücadelesi, Caldiran muharebesinden sonra da araliksiz sürmüs, sinirlar ise günümüze dek degismez kalmistir.

Bitlis'in yerlisi, bölgeyi iyi taniyan Kürt Molla Idris, Sultan Selim'in muharebe hazirliklarinda önemli yararliliklar göstermistir. Sultan'in ugruna kalkistigi islerde, ondan beklenilecegi gibi, bölgedeki daginik küçük Kürt asiretlerinin çikarlarini gütmüstür. Iranlilar, Ermenistan'daki egemenliklerini saglamlastirmak için konar-göçer Kürt asiretlerini bölgeden uzaklastirarak basari kazanirken, Osmanli sultanlari Iranlilar'in ilerlemesine engel olacak bir cephe kurmak için tam aksi siyaset izleyip, göçebe Kürt asiretlerine egemelikleri altinda tutabilecekleri topraklar bahsediyorlardi. Molla Idris, Nizip'ten Dersim'e kadar uzanan genis bir eyaleti kontrol ediyordu. Diyar-i bâkir diye anilan eyaleti, Molla Idris 19 sancaga bölmüs, 'eben an cedd' (babadan ogula) hakkiyla sekizini Kürt asiret beylerine birakmisti. Bu Kûrt öncüler, Dicle havzasindaki verimli topraklari özel mülk ya da 'hokümat' edindiler. Sultan Selim, Kürtlerin hizmetlerinden dolayi hediye ettigi yirmi bin Düka altini, Molla Serif Kürt beylerine dagitti. Ayrica yetmis 'Seref Kaftani' (Khalat) ve yetmis mühür, irili ufakli tüm beylerin gönüllerini cezb etmek için ortaliga saçilmisti. Akabinde, bazi Kûrt asiretlerini Erzurum vilayetine nakledince, Ermenistan'in bu yöresindeki ilk Kürt etnik unsurlar belirdi. Mürekkep yalamis olan Idris gibi oglu Abulfazi de, yaptiklari firsatçiliklari yaziya dökmüslerdir. Bugün bizler, onlarin özgün kayitlarindan tarihin bu dönemindeki gelismeleri ögreniyoruz.

1597 yilinda Bitlis'in yöneticisi Sarafettin, Kürt zenginliklerinin tarihini yazdi. Bu eseri, akademisyen ........ 1886 yilinda Saint Petesburg da "Seref-Nâme" adiyla yayimladi. Fransizca çevirisi ise, bir yil sonra 1887 yilinda Paris'te gün isigina çikti. Kürt tarihçinin bu eseri, ilk milli tarih örneklerinde görülen eksikleri aynen barindirmaktadir. Kronolojik tarihsel konularin eksikliginden kaynaklanan bosluklar, hayali yaradilis ôyküleriyle sakinilmaksizin doldurulmustur. Herhangi bir sülalenin dogusunu kanitlamak için farazi rakamlar en eski zamanlarla karsilanmis, kayitli tarih olmadigi gibi, olaylarin geçtigi yüzyillar da belirtilmemistir. Kimi zavalli Kürt asiretleriyle, önemli tarihsel kisilikler arasinda hayali akrabaliklar kurulup, asiret boylarindan bir kaçi ilk halifelerin torunlari olarak sayilir. Sarafettin, iddialarina kanit diye mitolojik destanlara basvurur. Ne var ki, bu destanlarin ayrintili incelemesi yapildiginda, destanlardaki kisiliklerin, soy adlarinin halk dilindeki etimolojik yapisi üzerine kuruldugunu görmekteyiz. Binaenaleyh, destanlarin bizzat eserin yazari tarafindan uydurulmus olma ihtimali su yüzüne çikiyor. Ne vakit zamane tarihçi, uyduruk dogus öykülerinden, içi bos tahminlerden, Kürt beyleriyle ilgili somut verilere geçmesi gerekiyor, o vakt; eski çaglardan süzülüp Selim ve Idris dönemine konmasi gerekiyor. Timur döneminde otaya çikmis, Van ve Bitlis yöresindeki hanedanlar disinda, Dicle boylarina kosullanmis asiretlerin istisnasiz tümünün teskkülü 15. yüzyilin sonu 16. yüzyilin basina, Osmanli-Iran savaslari dönemine denk düser. Van ve Bitlis deki egemen sülalelere gelince, atalarinin Kürtler oldugu tartismalidir. Tarihçi Sarafettin geçmisini arastirirken atalarinin damarlarindaki kani Araplara ya da Kürtlere degil 'Ermenilere' baglayabilecek daha fazla dayanaga sahipti. "Dersim Kürtleri" olarak anilan Dujigler'in dogus meselesi de ayni sekilde incelenmelidir. Hasili, Dujigleri Kürtlerin hanesine kaydedenler dahi onlari temiz Kürt olarak kabullenmiyorlar. Kürt tarihçi, bütün bu egemen beyliklerin adlarini verirken Dersim'den Diyarbekir'e dek uzayan bölgede yasayan ahaliden bir kelime dahi söz etmiyor. Bu sancaklarin beyleri Kürt oldugu için ahalinin Kürt sayilmasi hangi akla hizmettir?

III.

Yeni sancak beylerinin ceddlerince isgal edilmis eyaletlerde oldugu gibi, Ermenistan'in diger bölgelerinde de, Osmanli-Iran çarpismasindan önce Türkmensahlar'in akarabalari, Akkoyunlu ve Karakoyunlu beyler hüküm sürmekteydiler. Bu beyler, mogollarin gelisinden önce bölgeyi idare eden Ishanlarin (°) sürdürücüleriydiler. Hatta Ishanlarin önemli kismi varliklarini, Timur'un saldirilarina dek korumustu.

Selçuklu akincilar, Daglik Ermenistan' akmaya basladiklarinda, Bizans Imparatorlugu bu zorlu düsmani karsisinda sanki daha baska çare kalmamis gibi, Ermeni kiraliklarini ve egemen hanedanlari Firatin batisina, Küçük Hayk'a (°°) dogru, Firat boyunca yeni bir cephe açmak amaciyla sürmüstür. Bir yandan Sivas'tan Adana'ya, diger yandan Dersim'den Urfa'ya uzanan Ermeni komutanlarin kontrolündeki burçlardan olusmus iki savunma hatti kurumustur. Van bölgesindeki Artzruniler, Bizans'in kontrölüne biraktiklari topraklar karsiliginda, Sivas'tan Firat'a uzanan genis arazinin zilliyet hakkini edinmislerdi. Ani'deki Bakraduniler, Ligan'a simdiki Maras sancagi içinde kalan bölgeye, Kars'taki Bakraduniler ise Klikya'nin vadilerine yerlestiler. Artzrunilerin Tornavan kolu, Tarsus, Adana, Mersin bölgesinde belirdiler. Pahlavilerin bir kolu, Kesan Malatya sancagina yerlesti. Firat-Dicle arasidaki bölgeyi bir baska kol kontrölüne almisti? Urfa zaten Ermeni hükümdarlarin egemenligi altindaydi. Öteyandan, Bizans Imp. 9. yüzyilda acimazis katliamlarla sindirdigi Paulakianlar'in (Paulitiens, Pavlikler diye de anilirlar) torunlari, Dersim mahalinde özerkliklerini koruyorlardi. Bütün bu irili ufakli feodal beyler mogollarin rüzgar gibi engellenemez saldirilari karsisinda sindirildiler. Timur'un firtinali seferi de, mogol beyliklerini de yerlerinden ederken, savasci Türkmen boylarina zemini hazirladi. 15. yy da Ak ve Karakoyunlu beyler Ermenistan'da soylarina has kayitsizlik ve gönülsüzlükle hüküm sürdüler.

IV.

Ermenilerin yasadigi topraklardaki yönetici beylerin kimligindeki degisiklik, feodal üretim iliskilerindeki yapisal çarpiklik, ayni zamanda etnik temelde etkilenmeye yol açti mi? Üst yapidaki tahrifat acaba alt yapiya da yansidi mi? Etnik yapinin bazi, Mogollarin egemenliginde mogolasmadi. Ne de Türkmen beyleri zamaninda Türkmenlesti. Yönetim Kürt beylerine devredildiginde de Ermenistan Kürtlesmedi. Yerlesik çalisan toplumun temel unsurunu Ermeniler olusturuyordu, hali hazirda Ermeniler olusturmaktadir.

Uygar dünyada agirligi olan hiç bir ülke yalnizca daglar, vadiler, akarsulardan mütesekkil degildir. Her bir ülke tabî görüntüsünün yanisira manevi özelliklere de haizdir. Manevi nitelikler birini digerinden ayirir. Realitede, manevi etkenler âmâ tabîatin artiklari olmayip, insanin yaratici özgün çalismasinin ebedilesen eserleridir. Zihinsel üretkenligin vûcuda tahavvül etmesi (dönüsmesi), kültürlerinin ulastigi düzeyin disavurumudur.Bu ruh kime aittir? Ya da ne zamandan beri bu ruh ait oldugu bedenden kopmustur? Bu bedenin yaratici isçileri ve mirasçilari kimlerdir?

Ermenistan, insanin üretken gücünün labaratuari olarak Ermani idi ve Ermeni olarak da kalmaya devam ediyor. Ermenistan, Ermeninin elleriyle insan için yapilmis barinaklarin kendisidir. Diger bütün geler geçerler bu topraklarda konaklayacaklari hanlar aramaislar, kültürel zenginligini har vurup harman savurmuslar. Kimileri geçici misafir olmus, bazilari alinyazilarinin degismezligiyle savaçi birimler olmaktan öteye geçememis, bir kismi onlara egemenlik sunuldugu halde yagmalamaktan, yakip yikmaktan usanmamislardir. Bunlardan hiç biri manevi bir miras ya da kültürel yapi birakmamislardir. Ne bir Türkmen, ne bir Kürt bu ülkenin mimari sanatsal zenginligine katki olabilecek tek bir tas bile koymamistir.
Mimarinin görkemli yapilari saraylar, kaleler, kiliseler ve vanklar (manastir) inanç ve sabirla islendikleri daglarin oyuklarinda çogalip, çevrelerine kültürel zenginligin isigini saçmis eserler, bugün tozlarin arasina gömülüdürler. Fakat onlarin ruhlari yikintilar arasinda yasiyor, geçmisin gölgeleri göz nuruyla yontulmus taslarin arasinda araliksiz dolanmaktadirlar. O gölgeler ki, her an vücut bulmaya hazirdirlar.

Ermeni halkinin Ermenistan'i "yikintilar arasinda oturan genç kiz" halinde canlandirip simgelestirmeleri yerindedir. Calismanin ruhu ve yikinti halindeki kültürel miras, Kürt çobanlarin sürülerinden daha fazla yakismiyor mu bu ülkeye? Ermenistan'in bütün sehirlerindeki Ermeni kiliselerinin ve diger yöredekilerin girisine mimari zevkten yoksun minareler dikildiginde, ermeni kimligini yitiriyor mu? Ermenistan, gelismis medeni bir ülke olarak bütün bir organizmadir. Onun yüregindeki en güçlü vuruslar ve en derin soluklar ermenidir. Yasayan bir organizm olarak Ermenistan geçmisinden ve geleceginden vaazgeçemez. O yarali, sürekli kan kaybediyor olabilir. Ama henüz katledememislerdir. Yaralarini iyilestirmek, agrilarini dindirmek, közden canli atese dönüstürmek siyasi tabiplerin borcudur.

Yüzyillardir Ermenistan'in yanip tutusan, bagimsizlik askini görememek, Ermenistan'in canli vücudundaki karmasik etnik uru bahane ederek onu yok saymak, siyasilerin isledikleri suçtur. 'Ermeni Sorunu'u yarim yüzyildir süründürdükleri ve kanli bir rejimin çizmeleri altinda, bu topraklara tamamen yabanci düsman unsurlarin, vücudunda yayilmasina izin verdikleri için, bütün o diplomatlar yargilanmalidir.
Back to top Go down
 
Ermenistan'da Yaşayan Kürtler
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» ÖZBEKİSTAN’DA YAŞAYAN KÜRTLER
» TÜRKMENİSTAN’DA YAŞAYAN KÜRTLER
» RUSYA’DA YAŞAYAN KÜRTLER
» UKRAYNA’DA YAŞAYAN KÜRTLER
» Azerbaycan'da Yaşayan Kürdler

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
 :: Bixêr û bi Ehla! * Welcome! * Hos Geldiniz! :: Diaspora-
Jump to: