Büyük Kürd ve Dünya ŞairleriDünyanın en büyük şaîrî kimdir? deseler, akla birçok yanıt gelebilir! Tarihten günümüze değin birçok şaîr, bir sinema şeriti gibi insanın gözünün önünden gelip, geçer. Tarihin ilk dönemlerinde bilinen tek büyük şaîr Homeros’tur. Homeros, tüm dünya şaîrlerinin babası! Homeros'tan sonra en büyük dünya şaîrî kimdir? denildiği zaman bir duraklama başlar. Bu duraklamalar üçüncü, dördüncü ve daha sonraki sıralamalarda da kendini gösterir. Böylesi bir sıralama pek akla da uygun olmaz. Zira her milletin kendilerine özgü büyük şaîrleri var. Bu milletlerin şaîrleri içinde, ulusal şaîr konumuna yükselenler arasında dahi sıralama yapmak bazan çok zor olur. Örneğin en büyük Kürt şaîrî kimdir? diye sorulsa. Böylesi bir soruya dahi yanıt vermekten insan zorlanabilir! Baba Tahir mi? Yoksa Melayê Cezîrî, ya da Feqiyê Teyran mı? Sıralama yaparken Ehmedê Xani’yê, Cigerxwîn, Osman Sebri’ye ne demek gerekir? Ya Pîremerd, Bêkes ve Abdula Gorana hangi sıralamaya düşer? Böylesi bir sıralama yapılırken ya günümüzde yaşıyan ve kendisine toz kondurmayan yüzlerce büyük şaîri hangi sıraya oturtmak lazım?!.
Her topluluğun saygı duyduğu büyük şaîrleri elbet var. Bazan saygı duyulan bu büyük şaîrler, kendi aralarında dahi anlaşamazlar. Hatta birbirlerini şaîr olmamakla suçlayarak küçümserler. Bu birbirini küçümsemeler asıl gerçeği ifade etmez. Zira toplum tarafından şiirleri büyük bir zevkle okunan şairlerin, birbirlerini küçümsemeleri, ya da şaîr olarak birbirlerini görmemelerinin temelinde kıskançlık ve birbirilerini çekememezlik yatar. Örneğin divan edebiyatında sürdürülen „demdeme-zemzeme“ adı altındaki sürtüşme ve tartışmalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerindeki Tevfik Fikret ile Mehmet Akif Ersoy arasındaki sürtüşmelerle sürdürülmüştür. Daha sonraları bu sürtüşmelerin bir benzerini Türkçe şiir yazan, Kürt kökenli Ahmed Arif ile Enver Gökçe arasında geçtiğini görüyoruz. Hatta bu çekişme o kadar ileri boyutlara taşınmıştır ki onlar birbirlerini, şiirlerini çalmakla veya taklit etmekle, itham etmişlerdir.
Büyük şaîrlerin çoğu yoğun duygusal olmaları nedeniyle, birçok insandan farklı davranmalarını yadırgamamak gerekir. Halk arasında şaîrlerin bu ayırcalığını berirtirken, birisini bir şaire benzetmek için „şaîr ruhlu insan“ diye nitelendirilmesi, şaîrlerin kendilerine özgü bir ruh ve dünyalarının oluşunu simgeler!..
Örneğin tüm dünyaca büyüklüğü kabullenen bazı şaîrleri şöyle sıralamak mümkün:
Türklerin en büyük şaîrî kimdir, diye sorulsa. Akla gelebilecek şairlerin çoğunun Türk kökenli olmadıklarını görüyoruz. Örneğin Nazım Hikmet Ran, desek O, Lehistan kökenli. Mehmet Akif Ersoy desek, O, da Arnavut kökenli. Tüm bunlara rağmen yine Türkiye’nin dünyaca tanınan uluslararası tek şaîri Nazım’dır. Büyük şair Nazım Hikmet’in de, herkesin okuyup anlıyacağı aşk ve sevda türküleri var. Nazım’ın dizeleri her okuyucuya hitap ettikleri için, hem şiir, hem de şair herkesçe onaylanarak ölümsüzleşiyor. Herkese göre güzel şiir ve büyük şair kavramları değişiyor. Şiirdeki temanın sosyal ve politik ağırlıklı oluşu, en çok okuyucuyu kendine çeken şiirdeki gizemi oluşturur. Elbette buna şiirdeki cinas, kafiye ve lirizmi de eklemek gerek. Nazım, vatan hasretiyle Moskova’da ölen ve oraya gömülen, daha düne kadar şiirleri Türkiye’de yasak olan bir şairdi. Türklerin bugün O’na sahip çıkmaları, O’na yapılan zülmü mezarında hafifletmez!..
Bugün Türkiye’nin büyük şairleri arasında yine adı geçen Cahit Sıtkı Tarancı, Cemal Süreya, Enver Gökçe, Ahmed Arif ve diğerleri gerçekten de büyük şairlerdir. Tümü de bugün aramızdan ayrılmış bulunmaktalar. Örneğin, Cemal Süreya’nın „Sevda Sözleri“ni okurken, bazı şiirleri hani Cemal Süreya’nın adı üzerinde olmasa, hadi be, sen de, diyesi geliyor! Hani şiiri ve şairleri eleştirenlerin bir yerde nerde ise söz hakları doğuyor, diyesi geliyor… Cemal Süreya’nın çok güzel olan şiirlerinin yanı sıra, sevdaya dair olan bazı şiirlerinden bir şey anlayacak olana aşk olsun, diyesi geliyor!.. Hayal üstü anlatımlarla tam da bir duygular karmaşası!.. Şiiri anlayana ve şiir tarifini yapacak olanlara, Allah kolaylık versin, diyeceği geliyor. Cemal Süreya’yı Cemal Süreya yapan, kim bilir? belki de O’nun bu denli gizli ve çapraşık olan duygular alemidir.
Dünya’nın en eski halklarından biri olan Acem’ler Kürtlerle ayni dil ailesinde buluşurlar. Büyük Acem şaîri kimdir diye sorulsa, herkesçe kabul edilen Firdevsi ve O’nun büyük şaheseri „Şehname“si hemen akla gelir. Arapların en büyük şaîri İmrul Kays, Rusların Puşkin, Almanların Goethe, İspanyol’ların Garcia Lorca, Finlerin Juan Aho, Çinlilerin Lu You Song Dynasty’dır. Şililerin ve sosyalizmin büyük şairi Paplo Neruda’dır. Böylesi bir sıralama her ülkeye göre uzayıp gidebilir. Şaîr ve şiir birlikte oluşan bir gül demetidir. Onları birbirinden ayırmak, gül bahçesini soldurmakla eşdeğerdedir.
Şair, bir halkın çarpan yüreği, zülme karşı haykıran sesidir! Şiir ise, şairin graniti yarıp, özgürlüğe sevdalanan, duygu tomurcuklarının tümünün manzumesidir!
Burhan Kemal-Mart/2010http://www.kurdistan-post.com/modules.php?name=News&file=article&sid=35042