Tarih: 5 Temmuz 2010 Pazartesi
Bir önceki yazıma gelen yorumlardan anladığım kadarıyla inkâr ve imhacı tarihle beslenen bazı şahıslar Kürt gerçeği karşısında rahatsızlık duymakta ve gönderdikleri maillerden anlaşıldığı kadarıyla inkâr politikası doğrultusunda Kürt ve Türk halkları arasındaki dostluğu İttihat-Terrakici bir yaklaşımla baltalamak istemektedirler. Oysa bu tarihi gerçekleri anlatmamdan kastım, sistemin kirlettiği hafızamızı yenileyerek Kürt sorununun çözümü yönünde daha objektif düşünmeyi sağlamaktır.
Dostluk karşılıklı kabul ve saygı temelinde gelişir. İnkâr ve imhacı anlayışla ilişkiler gerildiği sürece Kürtlerin dağa çıkan ve taş atan çocuklarının sayısı çığ gibi büyüyecek ve kartopu misali Zagroslar’dan düz ovalara inecektir.
Bizden saklanan ancak dünya gerçeklerini objektif değerlendiren yabancı akademisyenlerin bulgu ve belgelere dayandırdığı tarihi gerçekleri paylaşmak bizi daha sağlıklı düşünen bir toplum yapacaktır
HATAMTİ / ELAM: M.Ö. 4000’lerde Aşağı Mezopotamya’da boy gösteren bu Aryan uygarlığı, Zagros Dağlarından Basra körfezine doğru uzayan coğrafik bir alanda yaşamıştır.
İbrani kaynakları bu kavmi Elam diye ifade etmişler, ancak Elam halkının kendilerini HATAMTİ diye tanıttığı arkeolojik belgelerde görülmüştür.
Arkeolojik kazılarla ortaya çıkan ve Elam’ın başkenti olarak kabul edilen SUS kentinde yapılan kazılarda bu kentin üst üste beş kültür katmanından oluştuğu, ilk katmanın M.Ö.4000’lerdeki Elam uygarlığına, daha sonraki katmanlarda görülen kültürlerin ise Sumer, Guti, Babil, Kassi ve Asur gibi topluluklara ait olduğu tespit edilmiştir.
Elam’da ortaya çıkarılan Avan ve Sus kentlerinin tarihteki ilk kent örnekleri olduğu ve bu kentlerin daha sonra bu alanda hüküm süren Sumer’lerden daha da ileri oldukları A.Pabel, E.A.Spiser ve E.Sarzec tarafından açıklanmıştır.
Elam birliği yani krallığı İlk defa Kuré-Kom (Kürtçe, Toplumun oğlu anlamındadır) tarafından sağlanmıştır. 2000 yıl devam eden bu uygarlığın başkenti SUS şehriydi. Bilim, teknik ve sanatta ileri olan bu uygarlığın çok Tanrılı dinlere inandıkları ve M.Ö. 640 yıllarına kadar varlıklarını sürdükleri belirtilmektedir.
Güney Mezopotamya’da Elam gelişirken daha kuzeyde diğer Ari boylarına ait şehir devletleri de gelişiyordu.
Bu sırada Mezopotamya’nın Güney Batısına yerleşmeye çalışan (Arap) Akad’lar da bölgede tehdit unsuru haline gelmeye başlamıştı.
Ariler bilim, sanat ve Kültür ile ilgilenirken Akad’lar savaş sanatlarını geliştiriyordu.
Akad kralı 1. Sargon savaş gücünü doruğa çıkarınca Mezopotamya yani Ari boyları üzerine fetih seferlerine girişerek, Anadolu’dan Basra körfezine kadar olan bölgeyi işgal eder.
İşgal sonrası Zagroslar’a sığınan Ariler tekrar birleşerek topraklarının bir kısmını geri almayı başarırlar, ancak bu dönem çok uzun süren savaşlar dönemi olarak tarihte yer alır. Karşılıklı yenilgi ve başarılarla devam eden bu mücadele Zagros halkını Sami-Akad’ların boyunduruğuna razı etmemişti. Yürütülen uzun savaş döneminde Akadlar zayıflamış Aryan’lar ise GOTİ egemenliğinde aşiretler arası birliği sağlayarak güç kazanmışlardı. Bu dönemde Goti Kralı Şarlak komutasında bütün Mezopotamya ele geçirilir. Goti’lerin bölgeyi egemenliklerine alması sonrasında Ari boylar (Someri, Lolobi, Elami ve Kassi’ler ) tekrar özerkliklerine kavuşurlar.
Goti’lerin 150 yıllık egemenliğinden sonra aşiretler arası birlik zayıflar. Otorite boşluğundan faydalanan SUS şehri veziri 1. Kudur Nahundé darbe yaparak Elam’ın bağımsızlığı ve birliğini yeniden sağlar( M.Ö.2200). Sus kenti Kadur NAHUNDE döneminde büyük tapınaklar ve saraylarla donatılarak yüksek bir kültür düzeyine ulaşır. Ancak uygarlığın zirvesinde iken Basra körfezinin Güneyinden/Bahreyden gelen Sami-Arapların yağmasına maruz kalır. Bu yağma ve talan sonrası Samiler, kuzeye yönelerek Aryan mirası üzerine Babil devletini kurarlar.
Samilerin Kuzeye yönelmesi ile beraber Elam tekrar dini lider Kak Kurmanc tarafından bağımsızlığını kazanır, ancak Babil devleti tarafından vergiye bağlanır.
Elam, daha sonra (M.Ö. 1750) Babil egemenliğine son veren Kassit’ler tarafından işgal edilir. 400 yıl süren bu süreçten sonra Kassit kralı Kuri Kal-Zu (Kürtçe, İhtiyar / Büyük Zo’nun oğlu anlamındadır) kuzeyde bulunan Asur tehlikesi karşısında ordusunu kuzeye çeker ve Elam tekrar bağımsızlığına kavuşur.
Bu süreçte ticaret ve heykelcilikte ileri düzeye ulaşan Elam, Akad ve Sami yağma ve istilalarına rağmen kültür ve diline karşı kuvvetli bir reaksiyon göstererek yazıtlarını Elam Aricesi ile yazmıştır. Zayıflama döneminde Elamdaki birlik bozulur ve prenslikler halinde Asur’a bağlanır. Sus prensliği Ada-Hamiti adlı bir prense bırakılmıştır. Hamiti kendisini Elam Gışati diye tanıtır. Gışati = hepsi, yani,yani, “tüm Elam’ın başı” anlamında olup Kürtçedir.
Elam Gışati yeniden ülkesinin birliğini sağlamak ister. Ancak birlik sağlayamayan prenslikler kendi aralarında çatışmaya girer, bu karışıklığı fırsat bilen Asurbanipal Elam’ı tekrar istila ederek halkı kılıçtan geçirir. Asurbanipal bu talan ve barbarlığı için şöyle der:"Bundan böyle Sus şehrinin harabelerini yabani eşeklerle, yabani hayvanlar dolduracaktır."
İki bin yıllık Ari-Elam uygarlığı sona ererken SUS kenti harabeleri yabani eşekler kalmış olabilir, ancak -barbarlara inat- bu harabeler dünyanın ilk kültür öğelerinin numunelerini çağımıza kadar taşıyarak mirasçılarını da sevindirmiştir.
ELAM’DA KÜLTÜR ve SANAT:
Dünyada ilk şehir-devlet örnekleri Elamda görülmüştür.
Şehir devletlerinin kurulması, ticaretin doğmasına, kültür ve sanatın gelişmesine sebep olmuştur. Dünyanın henüz o dönemde tanımadığı altın, gümüş, bakır ve pırlanta gibi değerli madenler SUS kentinde insan hizmetine sunulmuştur. Elam’lılar yaptıkları kaya resimlerini biçimlendirerek yazıyı bulmuşlardı. Kule şeklinde ilk çok katlı tapınaklarla beraber sanat, edebiyat ve diğer kültür öğeleri ilk defa burada gelişmeye başlamıştır.
Bugün çokça işlenen soyut resim ve heykel sanatının ilk örnekleri M.Ö.4000’lerde SUS kentinde ortaya çıkmıştır. Bu konudaki örnekler Tahran ve Luvr (Louvre) müzelerinde bulunmaktadır. Bu sanatın daha sonraki dönemlerde Arap, Greek ve Roma tarafından kullanıldığını ve onlara mal edildiğini görmekteyiz. Ancak bunların ilk defa Aryan’lar tarafından yapıldığı arkeolojik bulgularla kanıtlanmıştır.
Giyim kuşan konusunda ilk Arya-Elam dönemine bakacak olursak eğer, bunun da çağdaş giyime yakın olduğu görülecektir. Halen Luvr müzesinde bulunan ve M.Ö.2000’li yıllara ait fildişi kadın heykeli modern kadın kıyafetlerinin Ari-Elam kadınları ile benzeştiğini göstermektedir.
Kısaca söylemek gerekirse Avrupa insanının yaşam tarzında yer alan kültür ve uygarlık ürünlerinin temeli ve yaratıcısı bilindiği gibi Helen ve Roma kültürü değil Arayan kültürüdür. Ancak devletsiz kalan Kürtler atalarından kalan mirasa sahip çıkamadıkları için, toprakları dâhil tüm değerlerini talancılara kaptırmışlardır.
Bir halk tarihine sırtını dayadığı zaman onu motive edecek güçlü bir hafızaya sahip olur.
Kürt halkının hafızası gasp edildiği için sırtını dayayacak tarihi bulgulara ve eserlere sahip çıkamamaktadır..
Başka toplumların müzeleri ve kütüphaneleri Ari-Kürt halkının kültür ve tarih örnekleri ile süslenirken, Kürt halkı tarihe yeni bir sayfa eklemeye çalışmaktadır.(Devamı var)
Fikret YAŞAR
Kaynakça:
*Kürtler –Bazil Nikitin
*Kürt Tarihi- E. Xemgin
*Arya Uygarlıklarından Kürtlere -S.Mıhotoli
*Xenephon – Anabassis
*Herodot Tarihi -R.Kitabevi
Fikret Yaşar
fktyasar@gmail.com