Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
HomeHome  Latest imagesLatest images  SearchSearch  RegisterRegister  Log in  
Kürd Ulusu'nun Çıkarları; Her Türlü Parti, Kurum, Kuruluş, Örgüt ve Kişilerin Çıkarlarının Üstünde ve Ötesindedir. Her Şey Kürdistan İçin!

 

 "Lehçe” ve “Dil” Tartışmasında Problemler

Go down 
AuthorMessage
Admin

Admin


Mesaj Sayısı : 131
Kayıt tarihi : 2010-01-12

"Lehçe” ve “Dil” Tartışmasında Problemler Empty
PostSubject: "Lehçe” ve “Dil” Tartışmasında Problemler   "Lehçe” ve “Dil” Tartışmasında Problemler Empty10.06.14 19:23

"Lehçe” ve “Dil” Tartışmasında Problemler


Roşan Lezgîn


Lehçe ve dil çerçevesinde yürütülen tartışma ya da doğrudan söylersek, Zazaca ve Zazalar üzerine gelişen tartışma yenidir. Tarihte böylesi tartışma veya düşünceye rastlamıyoruz. Zaten bu tartışma tarihsel deliller üzerine de yapılmıyor. Ayrıca kültür ve kimlik üzerine; halkın hissiyatı, kendini adlandırması ve tanımlaması üzerine de yapılmıyor. Daha çok dilin kategorize edilmesi çerçevesinde bir nevi propaganda karakterinde gelişiyor.


Propaganda nedir? Propaganda, politik bir enstrüman olarak belli bir düşünceye göre mesajlarla toplumu manipüle ve ikna eder. Yani kendine bir hedef tayin eder ve amacına erişmek için her türlü metodu dener.
 
Propaganda yöntemiyle ilgili bir örnek vermek istiyorum. Geçtiğimiz yüzyılda “Kürtler var mı yok mu?” tartışması yapılıyordu. Daha çok Türkler bunu tartışırdı. Başlangıçta, bu tartışmaya bilimsel bir kaynak icat etmek için, 1918’de “Kürtler: Tarihi ve İçtimai Tetkikat” adlı bir kitabı “Osmanlı Muhacirin Müdüriyet-i Umumisi"eliyle yayımladılar. Bu kitabın yazarı güya Dr. Friç’tir ve Habil Adem de Almancadan çevirmiştir. 1980’lere kadar bu kitap, bilimsel bir kaynak olarak referans gösteriliyordu. Ama daha sonra ortaya çıktı ki kitabın yazarı Teşkilatı Mahsusa’dan bir İttihat ve Terakki kadrosu olan Naci İsmail Pelister’dir. Kendisi bu kitabı Türkçe yazmış. Herhalde kitap, akademik ünvanı olan bir Avrupalı yazar ismiyle yayımlanırsa daha çok kabul görür ve daha inandırıcı olur diye düşünmüşler. M. Şerif Fırat’ın kitabı “Doğu İlleri ve Varto Tarihi”nin de önemli bir kısmının kendisi tarafından yazılmadığı şeklinde spekülasyonlar vardır.


Aynı şekilde, Zazaca ve Zazalar tartışmasında adı geçenler hakkında da ciddi şüpheler vardır. Bunlardan Hayri Başbuğ ve Ebubekir Pamukçu hakkında birçok spekülasyon bulunmaktadır. Örneğin, Ebubekir Pamukçu’nun bir Türkçe şiiri şöyledir:


 “Ben Kimim
ben Oğuzum, ben Oruç’um
Mertlerin beyi, Osman’ım ben
Çaldıran’da Ridaniye’de, Mekke’de
Müslümanlar’ın beyi Yavuz’um ben
At üstünde Mustafa Kemal’im ben
Adımız Türk
Dilimiz Türkçe
Türk’üm, Türk’üm ben”


Çok ilginçtir, böylesi bir hissiyata sahip birisi sonradan kalkıp Zazaca ve Zazaların öncüsü oluyor! Elbette bu değişime bir açıklama gerekir. Acaba gerçekten değişti mi, yoksa Türkçülük adına faaliyetlerine bir görevli olarak devam mı etti? Bu nokta şüphelidir.


Bu karanlık ve bulanıklık kurumlar üzerinde de var. Örneğin, kitaplar ve broşürler yayınlayan “Zaza Kültürü Yayınları” hakkında bilgi yok, gizli bir kuruluş. Yine zaman zaman, altında “Zaza Ulusal Hareketi” yazılı olan basit ve seviyesiz bildiriler internet ortamında dolaşmaktadır. Fakat bu hareket ne zaman, nerede, hangi devirde kurulmuş, şimdiye kadar neler yapmış, program ve tüzüğü nedir, hiç kimse bir şey bilmiyor. Var mı yok mu, belli değil.


İnternet ortamında “Diyarbakır’dan Bir Zazaca Alevi Metni” başlıklı bir makale pdf dosya şeklinde var. Üzerinde Fahri Pamukçu tarafından İngilizceden Türkçeye çevrildiği yazılıdır. Mustafa Dehqan’ın bu metni yazdığı iddia ediliyor. Makalenin altında yazar için “bağımsız bilim insanı, İran” ibaresi var. Makalede, Sultan Efendi adında bir Alevi tarafından yazılmış ve Diyarbekir’de bir sahafta bulunmuş Zazaca bir elyazmasından bahsediliyor.

Mustefa Dehqan, bu metnin 32 sayfa olduğunu ve 1798’de yazıldığını söylüyor. Makalede bu metinden söz ediliyor ama metnin kendisi yok! Şu ana kadar da böylesi bir metnin var olduğu ispatlanmış değildir. Makalenin bir dipnotunda “Bu araştırmanın sponsoru İran Ulusal Bilim Vakfı’dır.’’ denmektedir. Yani makale sponsorlukla hazırlanmış. Makalede, tarihte Kürtçe dini eserleri yazan Sünni şeyhler sahtekârlıkla itham ediliyor; ama büyük ihtimalle bu makalenin kendisi sahtekârlıktır.



Zazaca ve Zazalar hakkında yazılan yazı ve makalelerin çoğunda tahrifat vardır; olgular, kelimeler tahrif edilmektedir. Kimi sabit olgular var ki onlara hiç değinilmemektedir. Örneğin, Zazaların çoğu kendilerine “Kırd”, dillerine ise “Kırdki” derler. Hatta Zazaca yazılan ilk kitabın adı “Mewlîdê Kirdî”dir. Fakat bu tartışmaları yapanlar bu isimden hiç söz etmezler.


Bu tartışmada ciddi bir problem de şudur: Ehliyetsiz, alakasız kişiler çok fazlaca bu tartışmaya giriyor, adeta kendilerini tatmin ediyorlar. Örneğin, Ali Kemal Özcan doçenttir, Tunceli Üniversite’sinde çalışmaktadır, kalkmış Zazaca hakkında bir makale yazmış, bunu Bingöl Üniversitesi Sempozyumu kitabında yayınlatmış. Yazısının başında “reddedilmesi mümkün olmayacak bir toplu veri/olgu bütününden oluşturuyorum’’ diyerek 200 sözcüğü beş sütunda; yani Türkçe, Kurmancca, Zazaca, İngilizce, Almanca olarak karşılaştırmış. Ama sözcüklerde hiçbir sistematik yok; kimileri isim, kimileri fiil, kimileri de emir kipinde yazılmış fiil sözcüklerdir. Özellikle Kurmancca ve Zazaca sözcüklerin karşılaştırmasında bir tane düzgün örnek yoktur. Zaten sözcükler birbirini tutmuyor. Örneğin, Zazaca sütununda “kiştayiş” yazmış, Kurmancca karşılığı “Hatin kuştin” yazmış. Kurmancca “dayik” karşısında “ma” yazmış. Kurmancca sütununda “Bav”, karşısında “” yazmış. Kurmancca “Bikuj,kujandin” Zazacasını “kiştene” yazmış. Makalesinin sonunda “Dımıli’nin iki yüz kelimesinden yüz ikisi - % 51 – kökleri ve ekleriyle tamamen Kurmanci’den başka bir ‘ses düzeneği’ olarak önümüze çıkmaktadır” diyerek Zazaca’nın ayrı bir dil olduğunu kendince ispatlamaya çalışmaktadır.


Bu tartışmada, çoğu tartışmacı, Ali Kemal Özcan’ın yaptığı gibi, Zazaca ve Kurmancca’dan birkaç izole sözcüğü keyfi ve bir o kadar da yanlış karşılaştırıp kimi farklar ortaya çıkarıyor, böylece Zazacayı “ayrı bir dil” olarak göstermeye çalışıyor. Bunun yanında, bazen Zaza ve Kurmancların birbirlerini anlamadığından da söz ediliyor.


Eğer Zazaca bağımsız ve ayrı bir dil ise tarihte Zazaca adında bir dil olmalıydı ve Zazalar da en az Kürtler kadar bağımsız ve ayrı bir millet olmalıydı. Yani ayrı bir tarihe, Zaza adıyla adlandırılan ayrı bir coğrafyaya, ayrı bir kültüre, yine bağımsız milli bir kimliğe sahip olmalıydılar. Ancak ne tarihte ne de günümüzde bunlarla ilgili herhangi bir emare vardır. Zazalardan ayrı bir millet olarak söz edildiğini de hiç görmüyoruz. Ne Zazalar kendileri için ayrı bir milletiz demişlerdir ne de dışardan başkaları demiştir. Aksine, bütün kaynaklarda Zazalardan bir Kürt kabilesi ya da aşireti olarak söz edilmektedir. Elbette yazılı tarih, arkeolojik belgeler çok önemlidir. Ama tarih; sadece misyonerlerin, vakanüvislerin, kâtiplerin ya da akademisyenlerin yazdıkları değildir. Sözlü tarih ve rivayetler, efsaneler, bir milletin bütün folklorik eserleri de çok önemlidir. Zaza folkloru içerisinde Zazaları ayrı bir millet olarak gösteren bir emare, bir söz ya da temayül yoktur. Aksine, Zazalar; efsanelerinden masallarına, atasözlerinden deyimlerine, hatta ninnilerine kadar diğer Kürtlerle aynıdırlar. O nedenle bu tartışma bir yandan da fantastiktir, yapaydır, hakiki zeminde değildir.


Zazaca ve Zazalar hakkındaki tartışmada önemli bir husus da şudur: Sanki Zazaların sadece Kurmanclarla problemi varmış gibi Kurmanclara karşı abartılı bir muhalefet yapılıyor. Yani “Zazaca ayrı bir dildir.” diyenler “Kürtçe” sözcüğünü Kurmancî’ye teşmil ederek muhalefet ediyorlar. Örneğin, belki Zazaların ancak dörtte biri Kurmancî bilir ve anlar. Ama öte yandan, Zazaların tamamı Türkçe bilir. Kurmancca konuşan ve anlayan Zazalar, sistemli, organize bir asimilasyon sonucu Kurmanccayı öğrenmemişlerdir.

Kurmancca bilen Zazalar, Kurmanccayı günlük yaşam içinde doğal bir şekilde öğrenmişlerdir. Örneğin ben, kendi şahsi gayretlerimle Kurmanccayı öğrendim. Yani oturup Zazaları asimile edeceğiz diye karar alan bir Kurmanc kurumu ne tarihte olmuştur ne de günümüzde vardır. Ama Türkçenin öğrenilmesi öyle değil! Zazalar da Kurmanclar da ezen ulus politikaları sonucunda Türkçe öğrenmişlerdir. Bu tartışmada Zazalar, nasıl, hangi yöntemlerle, hangi politika sonucunda Türkçe öğrendiler sorusunu sormazlar. Türkçe asimilasyonu ve Türk Devleti’nin politikaları karşısında hiçbir itirazları, karşı koymaları yoktur bu kişilerin. Tam aksine, bu tartışmayı yapanlar, Zazalar’ın Türklüğe asimile olmalarına çok razı görünüyorlar. Bu yüzden ne derlerse desinler, anlatımları hakiki değildir. Yani bu tartışma bir yandan da sahih değildir.



Zazaca ve Zazalar hakkındaki tartışmanın başka bir özelliği de şudur: Zazacayı geliştirenlere, Zazaca yazan, Zazaca edebiyatı oluşturanlara karşı edep dışı bir muhalefet yapılmaktadır. Örneğin, kimi kişiler birçok farklı nick-isimlerle, facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde Zazacayı geliştirenlerin aleyhine ahlakdışı sözler söylemekte, küfür etmektedir. Kendileri Türkçe konuşuyor, yazıyorlar, “zazaca ayrı bir dildir” diyorlar; ama Zazaca konuşup yazanlara, Zaza edebiyatı oluşturanlara da düşmanlık yapıyorlar.


Bu tartışmada bazı şeyler çok fazla abartılıyor. Örneğin, özellikle Zazaca hakkında bir şeyler yazan tüm yabancıların adlarını sıralayarak “işte bu bilim adamları, Zazacanın bağımsız bir dil olduğunu söylüyorlar” diye iddia ediyorlar. Unvanları ne olursa olsun, yabancılar ne yazmışsa, tereddütsüz  “bu bilimseldir” diyorlar. Bilim nedir, bir yazı nasıl bilimsel olur ya da bir insan nasıl bilim adamı olur, açıklamasını yapmayı gerekli görmüyorlar. Örneğin, bu tartışmada adı geçen C. M. Jacobson, Eberhard Werner, Brigitte Werner gibi şahıslar, misyonerlik kurumlarıyla işbirliği yapmaktadırlar. Bilindiği gibi misyonerlik, Hıristiyanlık âleminde eski bir adettir. Misyonerlik faaliyetlerinin merkezinde İncil’in bütün dillere çevrilmesi vardır. Yaniİncil’i, özellikle zayıf grupların dillerine çevirmeyi ve İncil üzerinden Hıristiyanlığı yaymayı ya da Hıristiyanlığı sempatik göstermeyi amaçlıyorlar. Bunun için kurumlar oluşturmuşlar. Bu kurumlar, daha çok dilbilimci ve akademisyenlerle işbirliği yapıyor, onlardan yardım alıyor. Örneğin, ilk kez Kurmancca gramerini (Grammatica e Vocabolario della Lingua Kurda) yazan Maurizio Garzoni (1734-1804) bu tür kişilerden biridir. Kurmancî öğrenmek için yirmi yıl kadar Kürtlerin içinde yaşamış. Yine Dersim, Yolculuk ve Coğrafya adlı kitabı yazan Andranik de bir kilise görevlisidir.


Misyonerlik kurumları, topladıkları bilgiyi veri bankası şeklinde muhafaza ederler. Örneğin,  Ethnologue Languages of the WorldSIL (Summer Institute of Linguistics) ve Joshua Project gibi kurumlar bunlardan birkaçıdır. İncil’in başka dillere çevirisini konu alan, bu arada İncil’in Zazacaya çevrilmesinden de söz eden Eberhard Werner’in çalışması Ethnologue sitesinde referanslar arasındadır.


Elbette Zazaca üzerine çalışan yabancıların hepsi misyonerlik kurumlarına bağlı değildir, farklı araştırmacı ya da akademisyenler de Zazaca üzerine çalışmıştır. Ama Zazaca üzerine çalışan ve kendilerinden “bilim adamı” olarak söz edilen önemli bir kesimin, özellikle de Alman olanların, misyonerlik kurumu ya da yayınları için çalıştıkları açıktır.


Bu tartışmada ilginç olan şudur:  Misyonerlik kurumuna çalışanların, “Zazalar Kürt değildir” diyenlerle sürekli bir ilişki içerisinde olmasıdır. Bu ilişkide her iki taraf birbirini beslemektedir. Zazalar Kürt değildir diyenler, tezleri için akademik bir temel oluşturmak ya da kendi fikirlerini akademisyenlerin ağzından söyletmek için, onlara ulaşıyorlar. Tabii akademisyenler de bilgi toplamak için böylesi insanlara ihtiyaç duyuyorlar. Bunlardan bildiklerimiz, Ludwing PaulJost GippertEberhard WernerBrigitte Werner ve belki daha birçok kişi bu tür ilişkiler sonucunda Zazaca üzerine çalışmaya başlamıştır.



Örneğin, C. M. Jacobson böyledir. Onun Zazaca konusunda iki kitabı var. Her ikisi de Dêrsim ağzıyladır. Bu kitapları gerçekten o mu yazmış? Dêrsim Zazacasını bu kadar iyi mi biliyor, bundan kuşkuluyum! Misyonerlik kurumlarına çalışanların ilgisi daha çok Alevilerle sınırlıdır. Sanırım misyonerlik faaliyetlerinin Aleviler arasında daha kolay yapabileceğine inandıklarından dolayı dikkatleri Dêrsim ağzı üzerindedir.


Elbette herkesin Zazaca üzerine çalışması, yazıları, düşüncesi ne olursa olsun onu açık bir biçimde söyleme ya da yayma hakkı vardır. Ama biz de bu kişilerin hangi saikle Zazaca üzerine çalıştığına bakmalıyız. İkincisi, her şeyden önce bizler, onların söylediklerini, yazdıklarını iyi anlamalı, analiz etmeli, ne kadar doğru ya da yanlış olduğunu test etmeliyiz. Örneğin, yabancılar tarafından yapılmış kimi çalışmalar pek de şeffaf değildir. Mustafa Dehqan’nın yazısından bahsetmiştim. Başka bir örnek de Jost Gippert’in yazısıdır.



Makalesinin girişinde “yaklaşık bir yıldır Zazaca ile de uğraşmaktayım. Bu dile yönelmeme burada hazır bulunan bazı arkadaşlar neden oldu. (…) kendileriyle birlikte yaklaşık bir yıldır bu dilin gramerini irdelemeye çalışıyoruz” diyor. Bu arkadaşların adı nedir, kimlerdir? Belli değil. Madem çalışması“bilimseldir”, niçin işbirliği yaptığı kişilerin adları gizli tutuluyor? Bilimde gizli bir şey ya da bir şeylerin gizlenmesi yoktur.


Akademisyenlerin Zazaca hakkında yazdıklarının yeterince incelendiğini söyleyemeyiz. Yani iddialarının ne kadar doğru ya da yanlış olduğu test edilmemiştir. Zaten yabancıların makalelerinde Zazacanın kendi başına ayrı bir dil olduğu ve Zazaların Kürt olmadığı kesin bir biçimde iddia edilmemektedir. Aksine, örneğin Ludwig Paul “Bir dilin iki varyantı kültürel bir bağlamda lehçe olarak, diğer bir bağlamda büsbütün ayrı diller olarak da tanımlanabilir” diyor. Paul devamında, “dil ve lehçe sorusu tanımlamalara ve özelliklere bağlı olarak kısmen keyfidir” diyor. Yani “dil” ve “lehçe”yi kesin bir şekilde birbirinden ayıran kati ve bilimsel bir tarif yoktur.


Diyelim ki bilimde dil ve lehçeyi birbirinden ayırt edebilen terazi, ölçü ya da bir formül var. O zaman, yalnız sözcükler değil, dilin sistemi de analiz edilmelidir. Yani Zazaca ve Kurmanccanın birbirinden ayrı bağımsız ya da bir dilin iki kolu olduğunun tespit edilmesi için hem Zazaca hem Kurmanccanın, komple, her açıdan eksiksiz tanınması gerekir. Her şeyden önce Zazaca ve Kurmanccadaki tüm sözcükler bütün versiyonlarıyla kaydedilmelidir. Daha sonra Zazaca ve Kurmanccanın dilsel sistemi, özellikleri ayrı ayrı ve eksiksiz tespit edilmelidir. Ve fonoloji, morfoloji, sentaks ve leksikoloji alanlarında; yani ses yapısı, sözcük kökeni, gramer, dilin işleyişi, erillik, dişillik ve çoğulluk, bükünlülük ve ergatiflik açısından… kısaca dilin ne kadar özelliği varsa, bütün açılardan Zazaca ile Kurmancca karşılaştırılmalıdır. Zazaca, sadece Kurmancca ile değil, Kürtçenin bütün lehçeleri ile mukayese edilmelidir. Yani sadece birkaç izole sözcüğün karşılaştırılmasıyla ne Zazaca ile Kurmancca arasındaki farklar, ne ortak yanları anlaşılır; ne de dil veya lehçe oluşları tespit edilir.


Örneğin, Ali Kemal Özcan çalışmasında Zazacada “cuwen” [harman] sözcüğünü Kurmanccadaki “bênder” sözcüğü ile karşılaştırıyor. “Bênderbeydere (m)” sözcüğü Arapçadır. Botan, Behdinan ve Hakkari Kurmancları bu sözcüğe “cuxwîn” derler. Ama Diyarbakır ve Mardin ovası Kurmancları “bênder” der. Eğer kişi “cuxwîn” sözcüğünden habersiz ise yalnızca “cuwîn” ve “bênder” sözcüklerini karşılaştırır ve böylece bunların iki ayrı dil olduğunu iddia eder. Ama bu böyle değildir. “Cuwîn” ve “cuxwîn” sözcükleri aynıdır; biri Zazaca, öteki Kurmanccadır.


Zülfü Selcan da tezinde iki cümleyi örnek vererek, diyor ki:


Zazaca: Ez son mali. ‘Ben davara gidiyorum.’
Kurmancca: Ez terım mal. ‘Ben eve gidiyorum.’”
Zülfü Selcan, işte bu iki cümleyle Zazaca ve Kurmanccayı ayırıyor! Ama her iki cümlesi de yanlış. Örnekler bu şekilde hatalı olunca, iddiaları hakkında fazla söz söylemeye gerek kalmıyor. Örneğin, aynı ibareler Licê’de şöyle olur:
Zazakî: “Ez şina verê dewarî.”
Kurmanckî: “Ez diçim malê.”


Licê’de “mal” sözcüğü sadece “mal-mülk-ev” anlamındadır. Ama Dêrsim de dahil olmak üzere Serhad bölgesinde sadece Zazacada değil Kurmanccada da davara “mal” denir. Buraların Kurmancları hem eve hem de davara “mal” der. Hatta Türkler de davara “mal” der. Örneğin Türklerde “mal mal bakmak” ya da “mal gibi bakmak” deyimleri vardır.



İkincisi, Zazacadaki “şîyene” fiili Kurmanccada “çûyîn” şeklindedir. Kurmancların çoğunluğu “Ez diçim malê” der. Her ne kadar Zülfü bu iki cümleyi vermişse de, o da diğer çalışmalar gibi sadece sözcükler üzerinde duruyor, cümlenin anlamından bahsediyor. Örneğin, her iki lehçenin sentaksından bahsetmiyor. Yani özne, yüklem ve tümlecin sıralanışının hem Zazacada hem Kurmanccada birebir aynı olduğundan söz etmiyor.


Bu acemilik ve hamlık, ya da Zülfü Selcan ve Ali Kemal Özcan’ın iddialarında var olan bu tahrifat, aslında bu tartışmasının tüm yazı ve iddialarında vardır. Bu tartışmayla ilgili bütün yazılarda sürekli bu tür sakatlıklar, birbirini tutmayan şeyler vardır.


Zazaların ve Kurmancların “birbirlerini anlamaması”, sübjektif bir sorundur. Çünkü “anlama” ya da “anlamama” bilimsel ve sabit bir kriter ya da  kıyas değildir. Yani kişi isterse anlar, istemezse anlamaz. Öte yandan bu problem, toplumun psiko-sosyal durumuna da bağlıdır, elbette ihtiyaçlar da çok önemlidir. Örneğin, Pîran (Dicle) ve Hênî’nin (Hani) merkezlerinde Kırdkî (Zazaca) konuşulduğu için, bu ilçelerin çevresinde oturan Kurmanclar Kırdkîyi (Zazacayı) bilmektedirler. Ama Licê ve Pasûr (Kulp) böyle değildir. Licê ve Pasûr merkezleri Kurmancdır. O yüzden Licê ve Pasûr Kurmancları Kırdkîyi (Zazaca) bilmezler. Ancak hepsi olmasa da bu çevre Kırdleri (Zazaları) Kurmanccayı bilirler. Öte yandan Licê, Pasûr, Pîran, Hêni, Gêl gibi yörelerde yaşayan Zazalar Kurmanccayı anlıyor, fakat Dêrsim Zazacasını anlamıyorlar.


Belki bin yıldan fazladır Kürtlerde eğitim Kurmancca lehçesi ile yapılıyor. Yani Kürt medreselerinde kullanılan dil tamamen Kurmanccadır. Örneğin, Zazaca ile yazan Mela Mehemedê Hunî, Mela Mehemedê Muradan, Mela Kamilê Puexî Kurmancca medreselerinde okumuşlar. Yani çok önceden, bin yıl öncesinden Kurmancca lehçesi Kürtler arasında eğitim-öğretim dili, resmi bir dil gibi yer edinmiştir. Örneğin, Andranik  Dêrsim adlı kitabında “Onların her aşireti ayrı bir lehçeye sahiptir, ama hepsi birbirlerini anlar. Ama anlamadıkları kimi sözler de vardır. Bu gibi durumlarda, Kurmancca konuşmaya başlarlar.


Çünkü Kurmancca hepsi tarafından anlaşılır ve onlar bu dili resmi bir dil gibi sayarlar” diyor.
Sonuç olarak “lehçe” ve “dil” yani “Zazaca” ve “Zazalar” tartışması gerçekten bilimsel değildir. Bu tartışmayı yapanlar da homojen değildir, tartışma farklı kişilerce yapılıyor.


Daha çok Türkler, Almanlar, Ermeniler ve İranlılar bu tartışmayı yapmaktadır. Her bir tarafın kendince bir hesabı vardır. Türklerin hesabı zaten bellidir. Farsların hesabı da takriben Türklerinkiyle aynıdır. Ermenilerin hesabı daha çok toprak üzerinedir, onların gözü Dêrsim’dedir. Almanları konsantre eden şey ise, misyonerlik faaliyetlerdir. Bundan dolayı çalışmaları daha çok Alevi grubu, dil ve özellikle Dêrsim ağzı üzerinedir. Zazaca ayrı bir dildir diyen kişiler de ayrı ayrı bu tarafların paralelinde çalışmaktadırlar. Zazaca ayrı bir dildir diyen Aleviler, daha çok misyonerlere yakındır, Ermenilerle de ilişkideler. Yine Zazaca ayrı bir dildir diyen Sunniler de daha çok Türklerle çalışmakta, Türkçülük düşüncesine yakın durmaktadırlar, İranlılarla çalışanlar da vardır.


Kısacası bu temelsiz, düzensiz tartışmayla, bu sahte delillerle, bu tahrifatlarla bu saatten sonra “bir millet” icat edilemez. Belki birkaç masumun bilincini bir dereceye kadar bulanıklaştırırlar, fakat bunun da sonu yoktur. Ancak bizim de görevimiz şudur: Bu tartışmayı şeffaf bir zemine çekmeliyiz, şeffaf bir şekilde, sahih delillerle, gerçekten bilimsel bir biçimde yapmalıyız. Bu, her zamankinden daha fazla bugün üzerimize farzdır.
 
Zazaki.net
Yazarın, 17.04.2014 tarihinde, Bingöl Eğitim-Sen Şubesinin düzenlediği paneldeki Kürtçe (Zazaca) konuşmasından çeviren: Mutlu Can
Back to top Go down
https://serxwebun.forumieren.com
 
"Lehçe” ve “Dil” Tartışmasında Problemler
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» Zazaca Dil mi Lehçe mi?

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
 :: Bixêr û bi Ehla! * Welcome! * Hos Geldiniz! :: Zımane Kurdi | Kürd Dili-
Jump to: